Depresyon ve Mani

Depresyon ve mani kavramlarının tarihçesi antik Yunan ve Roma dönemlerine kadar uzanmaktadır. Homeros’un kitaplarında depresif karakterler günümüzün bilimsel gerçekliğine yakın ölçüde tarif edilmektedir.

Hipokrat ise melankoli terimini ortaya atarak melankoliyi yemeklerden nefret etme, umutsuzluk, uykusuzluk, asabiyet ve huzursuzluk olarak tariflemiştir.

Hipokrat döneminde yaşayan Cornelius Celcus dalaktan salgılanan kara safranın beyni etkileyerek melankoli belirtilerini oluşturduğunu savunmuştur. (MS.100)

Galen (MS 131-201) melankoliyi korku, endişe, depresyon, bütün insanlardan nefret etme olarak tanımlamış ve bu belirtilerin uzun süreli yaşanmasını şart koşmuştur.

Romalı Aurelianus melankolide saldırganlığın önemine dikkat çekmiş ve saldırganlığın intihar ile ilişkisini ortaya koymuştur. Melankoli süreci içinde bir takım hezeyanlı belirtilerin görülebileceğini bildirmiştir.

O dönemlerde melankolinin karanlık mizacın hakim olduğu kişilik özelliklerinden kaynaklandığı belirtilerek yapısal eğilimlerin katkısı, aynı zamanda aşırı şarap içme, aşk gibi aşırı tutkulardan dolayı ruhun alt üst olması ve uyku düzensizlikleri gibi çevresel-dış etkenlerin de rolü tariflenmiştir. Melankolinin en fazla sonbahar mevsiminde ortaya çıktığı kayıtlara girmiştir.

İbn-i Sina öfke, huzursuzluk ve şiddet eğiliminin melankoliden maniye geçişe işaret ettiğini söylemiştir.

İshak İbn İmran özellikle genetik faktörlerin önemine değinmiş, uyku-uyanıklık ritmine dikkat çekmiştir.

Modern tıbbın ilerlemesiyle Fransız Psikiyatrist Jean-Philippe Esquirol (1772-1840) duygudurumdaki birincil bozuklukların depresyonun bazı formlarının ve onlarla ilişkili paranoid psikozların altında yatan neden olabileceğini ileri süren ilk psikiyatristtir.

Esquirol hezeyan ve manik belirtinin tek olduğunu ve bunların düşünce ve mantık süreçlerindeki bozukluklardan ziyade duygudurumdaki bozukluklara bağlı olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Tüm bu gelişmelerden sonra Henry Maudsley (1835-1918) afektif bozukluklar terimini literatüre sokmuştur.

Mani ile melankoli arasındaki ilişki Antik Yunan dönemlerinden beri bilinmekte olup, Soranus aynı atak sırasında hem manik, hem melankolik durumların birlikte görülebileceğini gözlemlemiştir. Soranus'un sürekli uyanıklık, değişen ve dalgalanan hiddet ve neşe dönemleri ve bazen keder, bazen boşluk hissi yaşama duyguları günümüzde DSM-IV'te tanımlanan mikst epizoda uymaktadır.

Kapadokyalı Aretaeus (MS.150) "melankoli bir başlangıçtır ve maninin bir parçasıdır" diyerek bugünde kabul edilen belirtileri tanımlamıştır.

Eğer mani, neşe ile birlikte ise hasta gülebilir, oynayabilir, büyük bir mutluluk hissedebilir.

Hastanın fikirleri sınırsızdır, onlar siyaset, şairlik, astronomi, filozofi gibi her konuda uzmandırlar.

Hasta çabuk heyecanlanabilir, şüpheci ve asabidir, duyuşu keskindir.

Bazıları kulaklarında sesler veya çınlamalar duyarlar, görsel halüsinasyonlar da olabilir.

Kötü rüyalar görebilirler.

Kızdırılırlarsa tamamen çıldırabilirler ve durmaksızın koşabilirler.

Aşırı cömert ve savurgan olabilirler.

Emil Kraepelin (1856-1926) depresyonu modern anlamda ruh halinde düşme, fiziksel ve mental işlevlerde yavaşlama olarak tanımlamıştır.

Adolf Meyer (1866-1950) psikobiyoloji terimini ortaya atarak ruhsal bozuklukların oluşumunda psikolojik ve biyolojik faktörlerin birlikte etkili olabileceklerini ifade etmiştir.

Sigmund Freud mani ve depresyonun bir çeşit enerji fazlalığının değişik yollardan boşalma şekli olduğunu söylemiştir.

Binlerce yıldır gözlemlenen, çoğu zaman günümüzdeki bilgilere yakın tariflenen mani ve depresyonun bugünkü tariflerini yaparsak;

Major Depresif Atak

Hemen her gün yaklaşık gün boyu süren kendini üzgün ya da boşlukta hissetme ya da başkalarının gözlemlerine göre ağlamaklı, üzgün görünme gibi depresif duygudurum

Hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren günlük etkinliklere karşı belirsiz ilgi azalması ya da bunlardan eskisi kadar zevk alamama

Diyet yapmazken önemli derecede kilo kaybı

Hemen her gün uykusuzluk (insomnia) ya da aşırı uyku hali (hipersomnia)

Hemen her gün aşırı derecede değersizlik, suçluluk duyguları hissetme

Düşüncelerini herhangi bir konuya yoğunlaştıramama ve kararsızlık

Yorgunluk, bitkinlik hissi, enerji kaybı

Yineleyen ölüm düşünceleri, intihar girişimi ya da intihara yönelik özgül bir tasarının olması

Hemen her gün başkalarınca da gözlenen huzursuzluk, ağırlık hissi gibi psikomotor ajitasyon yada retardasyon duyguları

Yukarıdaki belirtilerin en az 2 hafta süreyle ve 5 tanesinin bulunmasıyla DEPRESYON tanısı konur.

Depresyon tanısı için bu belirtilerin aynı zamanda bireysel, toplumsal ve mesleki işlevsellikte de bozulmaya yol açması, herhangi bir ilaç ve uyuşturucu madde kullanımına ve hipotiroidi, adrenal yetmezlik gibi fizyolojik bir rahatsızlığa bağlı olmaması ve yas gibi durumlarla bağlantılı olmaması gerekir.

Manik Atak

*Benlik saygısında abartılı artma ya da grandiyözite

*Uyku gereksiniminde azalma

*Fazla konuşkan olma ya da konuşmaya tutma

*Fikir uçuşmaları ya da düşüncelerin sanki yarışıyor gibi birbirlerinin peşi sıra gelmesi

*Dikkat dağınıklılığı (distraktibilite). Burada dikkatin önemsiz ya da ilgisiz bir dış uyarana kolaylıkla çekilmesi söz konusudur.

*Amaca yönelik etkinlikte artma (iş hayatı, okul hayatı, cinsellik gibi) ya da psikomotor ajitasyon

*Kötü sonuçlar doğurma olasılığı yüksek, zevk veren etkinliklere aşırı katılma (elindeki bütün parayı alışverişte harcama, güvenli olmayan cinsel ilişki gibi)

Bu belirtilerden en az üçünün bulunması ve olağandışı taşkın, kabarmış duygudurum halinin en az bir hafta sürmesi manik atak tanısı koydurur. Hipertiroidi gibi metabolik hastalıklar ve ilaç, madde kullanımı ekarte edilmiş olmalıdır.

Depresif nöbette

  • Çökkün duygudurum
  • İlgisizlik
  • Haz alamama
  • Enerji azlığı, çabuk yorulma, etkinliklerin azalması
  • Dikkatin azalması ve dikkati toplayamama
  • Benlik saygısını yitirme ve özgüven azalması
  • Suçluluk ve değersizlik düşünceleri
  • Geleceğe ilişkin karamsarlık ve güvensizlik
  • Kendine zarar verme ya da intihar düşünceleri veya eylemleri
  • Şiddetli iştahsızlık, kilo kaybı (son 1 ayda %5 kilo kaybı)
  • Şiddetli cinsel istek kaybı
  • Normalde zevk verecek çevresel koşullar ve olaylara karşı duygusal küntlük
  • Sabahları her zamankinden en az iki saat erken uyanma ya da aşırı uyku
  • Belirgin psikomotor yavaşlama söz konusudur.

Duygudurumdaki çökkünlük günden güne değişmez, süreklidir. Sıklıkla çevresel etkilere cevap vermez, buna karşılık gün içinde sabah akşam değişim gösterebilir.

Manik Nöbette

  • Enerji ve etkinlikte artma
  • Belirgin bir iyilik duygusu
  • Kaygısız bir coşkudan denetlenemeyen taşkınlık haline kadar değişebilen duygudurumda kalıcı bir coşku hali
  • Fiziksel ve zihinsel verimlilikte artma
  • Toplumsal ilişkilerde artma
  • Aşırı konuşkanlık, herkesle senli benli olma
  • Cinsel istek ve enerjide artma
  • Uyku ihtiyacında azalma
  • Kendini beğenmişlik, kaba davranışlar
  • Bazen sinirlilik
  • Dikkat dağınıklığı
  • Kendine güvende artma, büyüklük fikirleri, aşırı iyimser düşünceler
  • Renklere aşırı duyarlılık
  • Yüzey ve dokuların ince ayrıntılarıyla aşırı uğraşma
  • Savurganlık, işlevsel ve verimli olmayan işlere girişme
  • Duyma keskinliğinde artma
  • Şakacılık eğilimi
  • Büyüklük hezeyanları
  • Kötülük görme hezeyanları
  • Bazen tedirginlik, kuşkuculuk, saldırganlık
  • Dinsel hezeyanlar
  • Fikir uçuşmaları görülmektedir.

Depresyon tedavisinde günümüzde imipramin, amitriptilin, opipramol, klomipramin gibi trisiklik antidepresanlardan, essitalopram, fluoksetin, paroksetin, sertralin, fluvoksamin, sitalopram gibi selektif serotonin gerialım inhibitörlerine, moklobemid, fenelzin, selejilin gibi monoamin oksidaz inhibitörlerinden bupropion, maprotilin, mianserin, reboksetin, tianeptin, trazodon, nefazodon gibi atipik antidepresanlara ve venlafaksin, duloksetin, milnasipran gibi serotonin-noradrenalin gerialım inhibitörlerine kadar geniş bir yelpazede çok çeşitli ve etkili ilaç tedavileri uygulanabilmektedir.

İlaç tedavilerinin dışında özellikle depresyonlarda psikoterapiler tedavinin bütünlüğü açısından önemli yer tutarlar. Klasik psikanaliz, destekleyici psikoterapiler, kognitif davranışçı terapiler, kişilerarası tedavi yaklaşımları ve grup terapileri yaygın olarak kullanılmaktadır.

Manik ataklarda ise hem atak kontrolü hem de koruyucu tedavi önemlidir. Antipsikotik ilaçların yanında karbamazepin, gabapentin, lityum, valproat gibi duygudurum dengeleyiciler tedavide başarılı etkiler göstermektedir.

Amfetamin, kortikosteroid, levodopa, isotretinoin, beta blokerler ve santral etkili antihipertansif ilaçların depresyon neden olabildiğini gözden kaçırmamak gerekmektedir. Bu nedenle hastaların kullandıkları ilaçları doktorlarına bildirmeleri çok önemlidir.

Depresyon ve mani hastalığı tanı ve tedavisinde antalya psikiyatrist uzman doktorlarımız sizlere en iyi çözüm yöntemlerini sunacaktır.

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp