Danışan Merkezli Terapi
Yaklaşımın temeli, bağımsız insan kavramıdır. Burada uygulama danışanların kendi doğuştan gelen, kendini iyileştirme kapasitelerini ortaya koymaktır.
Terapi süreci hastayı bağımsız bir kişi olarak görüp, yönlendirmeye gitmeden işbirliğine dayalı otantik bir ilişki geliştirmektir.
Danışan merkezli terapi sürecinde kendilik kavramı, değerlendirme ve deneyimleme aşamalarını geçirir. Kendilik kavramının en önemli unsuru özsaygıdır.
Psikanalizde, analist hastanın geçmişi ve bugünü arasındaki bağları yorumlarken, danışan merkezli terapide, danışanın şu anda yaşadığı içsel deneyimler yorumlanır. Danışanın içgörüleri değerlendirilerek aktarım ilişkisinin gelişimi desteklenir ve bir öğretmen rolü alınır.
Danışan merkezli terapistler, sorgulayıcı bir tavır sergilemezler, yorumda bulunmazlar, hastayı eleştirmez veya rahatlatmazlar.
Danışan merkezli terapide, bireyin kendisinin merkez olduğu ve sürekli değişen bir dünyada varlığını sürdürdüğü temel alınır. Bireyin algısal alanı gerçekliği oluşturur. Algısal alanın bir kısmı, kendilik olarak adım adım ayrışır. Bireyin hayatındaki deneyimler kendilikle ilişkili olarak simgeleştirilir veya görmezden gelinir.
Psikolojik uyumsuzluklar, organizmanın kendilik yapısının simgeleşmeyen algı ve içsel deneyimlerin farkındalığını reddetmesiyle var olur.
Özetle danışan merkezli terapi probleme odaklı değil, kişi odaklıdır. Herkesin kendine özel bir problemi vardır ve herkes kendine has bir şekilde tedavi edilmelidir.
Birey merkezli yaklaşımın özü, bireylerin kendi bünyelerinde kendilerini anlama ve kendilik kavramlarını, davranışlarını ve diğerlerine karşı tutumlarını değiştirmek için sonsuz kaynak ve gücü olduğuna inanmaktır. Burada, terapinin başarısı empatik, ilgili ve samimi bir terapiste bağlıdır.