Ergenlerde Madde Kullanımı Ve Suistimali
Amerika Birleşik Devletlerİ istatistiklerinde ergen ölümlerinde kazalar birinci sırada yer alıp, alkol ve uyuşturucu madde alımı da kaza sebepleri arasında ilk sıradadır. Ülkemizde de uyuşturucu madde kullanımının lise, hatta ortaokullara kadar indiği bir gerçektir.
Ergenlerde alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ciddi bir kamu sağlığı problemi olarak ivme kazanmıştır.
Alkol ve madde kullanımı erkeklerde daha fazla görülmekte olup, sosyoekonomik yönden bir fark bulunmamaktadır.
Ergenlerdeki alkol ve madde kullanımının etiyolojisi yetişkinlerden farklıdır. Durum "uyuşturucuya hayır de" mesajına indirgenecek kadar basit ve tek yönlü değildir.
Alkol ve diğer uyuşturucular kendini iyi hissetmenin hızlı, pratik ve ucuz bir yoludur. Asilik, suçluluk, derslerinde kötü performans ve sosyal beceri eksikliği yaşayan bir ergen kendini iyi hissetmek için alkol ve madde kullanımına sapabilir. Ergenin uyuşturucu kullanmanın bir problem olmadığına dair inancı da onu uyuşturucuya yönlendirebilir. Burada eğitim eksikliği ana faktördür. Ruhsal takıntılar, duygusal zorlanımlar, negatif tutumlar, katı, olgun olmayan savunma mekanizmaları da madde kullanımını tetiklemektedir. Ergenin 'bana asla olmaz, bir kez deneyeceğim, kesinlikle alışmam, korkmuyorum, ben irademe sahibim' gibi tezleri, ergenlik psikolojinin getirdiği yaklaşımlardır. Arkadaşlarına uyma ihtiyacı, arkadaşlar arasında statü kazanma isteği de, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına yönlendirmektedir.
Alkol ve madde kullanımında, ailelere büyük sorumluluklar düşmektedir. Sürekli tartışma ve çatışmanın yaşandığı bir aile ortamı, ebeveynlerin alkol ve madde kullanımı, aşırı talepkar ve koruyucu ebeveyn, ebeveyn yokluğu, aşırı pasif anne, babanın sevgi göstermemesi, çoklu ebeveynli yaşam, ergene dayatılan katı kontrol ve aşırı disiplin, anormalliklere fazla tolerans ve düşük davranış kontrolü, antisosyal davranışları olan ebeveynler, etkisiz baş etme mekanizmalarının kullanıldığı aileler, duygularını uygun şekilde gösteremeyen ailelerde ergenin alkol ve uyuşturucuya başlama riski artmaktadır.
Özetlersek; ergeni etkileyen genetik, psikolojik, sosyal, çevresel, ruhsal ve psikodinamik multifaktöriyel bir süreç söz konusudur. Bu tür bir alışkanlığı erken saptama, tedavide en önemli faktördür. Aile; bitkinlik, boğaz ağrısı, öksürük, göğüs ağrısı, göz iltihaplanması, baş ağrısı, okul ya da davranış problemleri gibi belirtilerde uyuşturucu kullanımını her zaman akıllarına getirmelidir.
Bir ebeveyn uyuşturucu ya da alkol kaygısını terapistle paylaşırsa, bu kaygının uygun bir şekilde ergenle paylaşımı en doğru yoldur. Ebeveynin terapistle paylaştıkları ergene söylenebilir, fakat ergenin anlattıkları prensip olarak aile ile paylaşılmaz.
Tedavi hiçbir zaman tek başına psikiyatrist, psikoterapistin altından kalkacağı bireysel bir sorun değildir. Bir ucunda ergen ve tüm ailenin, bir ucunda psikiyatrist, psikolog, rehberlik danışmanı, pedagog, öğretmen v.s'nin bulunduğu çok yönlü bir destek gerekmektedir.
Ergenlik döneminin temel görevi olan ben kimliğinin kazanılmasında ergene gereken psikolojik desteği vermek, ergeni ayrılma-bireyselleşme noktasında sonuna kadar desteklemek ve ebeveyn olarak gizli fantezilerimizi çocuklar aracılığıyla gerçekleştirmekten kaçınmak, cinsel kimlik oluşumlarını desteklemek birçok sorunun ortaya çıkışını engelleyecek ve krize girmekten koruyacaktır.