Hipnozun Tarihçesi
Uyku Tanrısı Hipnoz, Yunan mitolojisinde yorgun insanları alınlarına dokunarak veya kanatları ile yelpazeleyerek ya da üzerlerine sihirli bir toz dökerek uyutan bir varlıktır. Rüyalar Tanrısı Morpheus ise, Hipnoz’un oğludur. Hipnoz’un gücü sadece insanları değil, diğer Tanrıları bile etkileyebilmektedir. Zeus tarafından reddedilen Hera’yı kıramayan Hipnoz, Zeus’u uyutmuş ve o sersemlik içinde Zeus Hera’nın arzularına boyun eğmek zorunda kalmıştır.
18. Yüzyılın ortalarında Franz Anton Mesmer, kâinattaki manyetik akımların insanların hastalanmasında veya sağlıklı kalmalarında rol oynadıklarını ileri sürmüştür. Bu manyetik akım insan vücudunda dengesiz dağıldığı takdirde hastalıklara sebep olmaktadır.
Mesmer’in öğrencilerinden Markiz de Puysegur, bir hastasına elleriyle manyetizma uygularken, gözlerinin içine baktığı sırada hastada bir uyurgezerlik hali oluştuğunu fark eder. Uyku halindeki hasta, söylenenleri anlayıp cevap verebilmektedir. Bu sırada hastaya olumlu telkinler verildiğinde hasta iyileşmekte ve mutlu olmaktadır. Bu durum o zamanlar yapay uyurgezerlik olarak isimlendirilmiştir.
James Braid, yapay uyurgezerlik halinin insanın göz sinirlerinin yorulmasıyla daha kolay gerçekleştiğini keşfetti. İnsanların bakışlarını parlak bir cisme yönlendirerek uyku hali gerçekleştirdi. Braid bu duruma ilk kez 1841 yılında Yunanca uyku anlamına gelen “hipnoz” adını verdi. Hipnozun uyku olmadığı anlaşılmasına rağmen isim sürekli kullanılır oldu. Braid, manyetik akım olmadan hipnotik durumun oluşturulabileceğini ilk kez savunan kişi olmuştur. Hipnozda, hipnozu gerçekleştiren kişinin sihirli güçlerinin değil, kişinin telkine yatkınlığının rol oynadığını belirtmiştir.
Liebeault sabit bakış tekniğiyle sözle telkini birleştirerek bugünkü anlamda hipnoterapiyi kullanmıştır. Bernheim’de aynı tekniği kabul etmiş ve beraberce hipnozun telkin sonucu ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
Emile Coue, telkin fenomenini ilerletmiş ve açıkça gözler önüne sermiştir. Derin hipnoza sokmadan hafif bir gevşeme ile etkili telkinler vermiştir. Asıl çalışması ve getirdiği yenilik hastalara kendi kendine telkin tekniğini yani otohipnozu uygulamasıdır. (1920–1925 yılları arasında bu konuyla ilgili kitapları yayınlamıştır.)
İngiliz Tıp Cemiyeti’de 1891’de hipnozu kabul etmiş, tedavide hipnozun kullanımının etkin olduğunu bildirmiştir. Bir dönem inişli çıkışlı seyir gösteren hipnoterapi 1953 yılında İngiliz Tıp Cemiyeti, 1956 yılında da Amerikan Tıp Cemiyeti tarafından resmen onaylanarak hem fiziksel hem de psikolojik bozukluklarda kullanımına izin verilmiştir.
Tarih boyunca hipnozu açıklayıcı değişik görüş ve teoriler ileri sürülmüştür. Hipnozu açıklamaya yönelik ilk teori Mesmer’in magnetisma animale teorisidir. Buna göre kâinatı dolduran manyetik bir akışkan, gerek mıknatıslar vasıtasıyla gerekse hipnoz yapabilen kişiler tarafından hipnoz olacak kişilere aktarıldığında hipnoz gerçekleşmektedir. İnsanlarda da aynı mıknatıslarda olduğu gibi zıt kutuplar vardır ve bu kutuplar bir dengede durmalıdır. Bu dengenin bozulması hastalıklara sebep olur. Hipnoz ile bozulan bu denge düzeltilmektedir. Bu görüşün bilimsel bir geçerliliği olmamakla birlikte hipnoz tarihinde yerini almıştır.
Braid ise hipnotik trans için kişiye mıknatıslarla veya elle dokunmanın gerek olmadığını, hastaların bakışlarını belli bir obje üzerinde sabit hale getirmekle de hipnozun gerçekleşebileceğini gösterdi. Braid ‘in en büyük eksikliği, hipnozun tam bir uyku hali değil, uyku benzeri bir durum olduğunu görememesidir.
Fizyologlar da hipnoz ile ilgili hipotezler ileri sürmüştür. Bernet serebral korteksteki beyin hücrelerinin fonksiyonlarındaki değişiklikler üzerinde durmuş, Pavlov ise hipnozun bir takım şartlandırma refleksleri ile oluştuğunu, korteksteki inhibisyon neticesi normal uykunun bir çeşidinin meydana geldiğini savunmuştur.
Pavlov, korteksteki inhibisyonun gece uykusunda tüm kortekste olduğu halde hipnozda korteksin belli bölgelerinde olduğunu, bu sayede de hipnozdaki kişiyle diyalog kurulabildiğini söylemiştir. Bu kısmen doğru olmakla birlikte derin gece uykusunda da aslında korteks canlılığını korumaktadır. Çok uykusuz kalmış bir annenin derin uykuda odasına giren çıkanı duymazken, yan odada hafif bir ses çıkarın bebeğini duyması, yoğun bakım nöbetinde iki gün uykusuzluktan sonra gözleri kapanan hemşirenin oda dışında kopan gürültüyü duymazken, monitörde bir anlık sek kesilmesini fark etmesi kortekste bazı kısımların her zaman uyanık kaldığını göstermektedir.
Bugünkü bilgilerimize göre hipnotik durum fizyolojik açıdan uykudan ziyade uyanıklık durumudur. Hipnoz anındaki beyin EEG dalgaları uyanık ve şuurlu bir insanın EEG dalgaları ile uyuşmaktadır. Uykuda bazal metabolizma hızı azaldığı halde hipnoz esnasında değişmemektedir. Uykuda azalan veya kaybolan bazı refleksler hipnozda aynen korunmaktadır. Günümüzde birçok fizyolog hipnozu birbirini izleyen telkin veya çeşitli uyarımlar sonucu nörolojik mekanizmalarla oluşan özel bir fizyolojik durum olarak belirtmekle birlikte bu mekanizmalar tespit edilmiş değildir.
Psikiyatristler ilk zamanlarda hipnozu, telkinle ortaya çıkan, düşüncenin belli bir fikir veya nesne üzerinde odaklanma hali olarak tarif etmişlerdir. Kendi kendine telkinin, bütün telkinlerin esası olduğu, hipnozun da aslında bir otohipnoz olduğu bir çok psikiyatristin ortak görüşüdür. Hipnoterapistin rolü, kişinin sahip olduğu otohipnoz yeteneğini ortaya çıkarmaktır.
Bugünkü görüşlere göre her şey telkinle açıklanamaz. Telkin hipnozdan ayrı müstakil bir fenomen olmakla birlikte hipnotiktransta telkinin ve kişinin telkine uygunluğu yadsınamaz bir gerçektir.
Freudise hipnozu kendi psikanalitik görüşleri doğrultusunda pasif mazoşistik bir teslimiyet hali olarak tanımlamış, hipnozun amacının erotik haz ve tatmin olduğunu belirtmiştir. Bu görüşlerin günümüzde bir geçerliliği yoktur.
Hipnoz günümüzde psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde, bir çok psikiyatrik bozukluğun çözümünde bilimsel geçerliliği olan bir tedavi yöntemi olarak psikiyatristler tarafından kullanılmaktadır.Antalya psikiyatri ve psikoterapi olarak biz de klinik uygulamalarımızda hipnoz ve hipnoterapiyi sıklıkla tercih ediyor ve kullanıyoruz.
Psikoterapi Antalya, Antalya Psikiyatri, Muratpaşa/ANTALYA.
Antalya Hipnoz, Antalya Hipnoterapi, Muratpaşa/ANTALYA.