Çocuk Terbiyesi ve Çocuk Eğitimi
Çocuk terbiyesi ile çocuk eğitimi birbirine karışan kavramlardır. Çocuk terbiyesi güzel ahlaka, insani değerlere götüren süreçtir. Belli bir konuda bilgi, beceri ve tecrübe kazanma ise eğitimdir. Eğitim iyi verilmesine rağmen içerik kötü olabilir. Yükselmek ve iyi makamlara gelmek için her şeyin mübah olduğunu savunan bir eğitim, amacını karşılasa da etik ve ahlaki yönden eksiktir.
Evrensel değerleri, örf ve adetleri, kültür ve dini değerleri referans alan eğitim ise “çocuk terbiyesi” dir.
Çocuğa terbiye verirken onun karakteri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuk terbiyesinde birinci kural çocuğu tanımaktır.
Eğitim sistemimiz maalesef her şeyden biraz biraz öğretmeye dayalıdır. Özel yetenekler arada kaybolmakta, çocuklar ilgi alanlarına yönlendirilmemektedir. Einstein’ in Almanya’ daki meslek okulunda tarım okurken, bu çocuk çok akılsız ve ilgisiz denerek atılma noktasına geldiğini birçoğumuz bilmeyiz.
Birçok anne baba, çocuğum matematikten başarısız diyerek özel ders, ekstra kurs aldırırken, çok başarılı olduğu yabancı dil üzerine, o nasıl olsa iyi gidiyor diyerek hassasiyet göstermez. Buna benzer birçok farklı örnek verebiliriz. Anne babalar çocuklarının başarısız yönlerini desteklemeli, ilgili ve yetenekli oldukları konularda destek vererek önlerini açmalıdır.
Çocuklarının yeteneklerini keşfetme noktasında kimse ebeveynler kadar bilgi sahibi olamaz. Çocuğunun psikolojisini takip eden ve onunla empati kurabilen anne baba, çocuk için bir numaralı destektir.
Çocuğunuzun çocukluğunu yaşamasına izin verin. Bir köşede usluca oturan, koşup coşmayan, bazen yaramazlık yapıp sehpa üzerindeki bibloyu kırmayan çocuk yoğun duygusal ve psikolojik baskı altındadır. Aşırı kural ve cezalarla, çocuğun çocukluğunu yaşamasını bastırmayın. Bu baskı her zaman kural ve ceza ile de kurulmaz. Farkında olmadan çocuğunuza verdiğiniz, “yanlış yaparsan üzülürsün”, “yaramazlıkların beni hasta ediyor” gibi mesajlar nedeniyle çocuğunuz sizi üzmemek için uslu davranabilir ama çocukluğunu yaşayamaz. Bu da yaşamı boyunca içinde bir yerlerde yara olarak kalır. Psikiyatri görüşmelerimizde, yaşanmamış çocuklukların birçok ruhsal sorun olarak karşımıza çıktığını sıklıkla görüyoruz.
Ailelerin asli görevi çocuklarının yeteneklerini ve zaafiyetlerini keşfederek, çocukluklarını yaşamalarına izin vermek, ahlaki ve zihinsel gelişimlerine önderlik etmektir. Çocuğu bireysel özelliklerine göre yetiştirmek ve onun kendisi gibi olmasını sağlamak çocuk terbiyesinin ana hedefidir. Amaç çocuk görünümlü büyük adamlar yetiştirmek değil, ruhu özgür, belirli kurallar dâhilinde kendini rahtça sergileyen çocuklara sahip olmaktır.
Çocuklar hemen her şeyi deneyerek öğreneceklerdir ve büyük bir öğrenme arzusundadırlar. Onlar için bir sınır yoktur, her şey olabilirlik dâhilindedir. Yerçekimini bilmeyen bir çocuk evdeki antika vazoyu havaya atarak öğrenebilir. Buna benzer birçok örnek çocuğun yaramazlığından, haylazlığından kaynaklanmayabilir. Çocuğun asıl niyeti ortalığı dağıtmak, düzeni bozmak değildir. O, vazonun niye havada durmadığını öğrenme peşindedir. Masa örtüsünü çekerek üzerindekileri dağıtan, perdeye asılarak kornişi yere indiren çocuğa kızıp bağırmadan, ceza vermeden önce bu gerçeği hatırlamalıyız. Çocuklar hayatı tecrübe ederek öğrenirler. Hiçbir tecrübe kuru bilginin yerini tutamaz.
Psikiyatri muayenelerimizde kuru bilgiye dayalı tecrübe eksikliğinin ve buna bağlı özgüven yetersizliğinin etkilerine çok sık rastlıyoruz. Hayatı tadarak tanıyan çocuklar, bilgiye dayalı fakat tecrübe eksikliği olanlara göre daha başarılı olmaktadır. Teoriye dayalı bilgiler birilerine kanmayı ve kandırılmayı kolaylaştırmaktadır.
Anne- baba çocuğa öğrenme ve hayatı tanıma konusunda kontrollü deneyimler yaşatmalıdır. Her şeyden kısıtlanan çocuk hem bir şey öğrenemeyecek, hem hırçınlaşacaktır. Çocuğun kırabileceği, boyayıp kirletebileceği tehlikesiz ve zararsız ortamlar yaratmak çocuğa hem tecrübe kazandırır, hem de saldırgan dürtülerinin boşalımını sağlar. Televizyonu, müzik setini birkaç kez açıp kapatmasına izin vermek, hevesini almasını sağlayarak onlara zarar vermesini önleyebilir. Evde bu tür tecrübeler yaşamasına izin verilmeyen çocuk bir komşu ziyaretinde dikkatlerin üzerinde olmadığı bir anda antika vazoyu yere atarak, televizyon kumandasının düğmelerini karıştırarak çeşitli zararlar verebilir. Doğrusu anne- babanın kontrollü deneyimlerle çocuğa iyi- kötü, zararlı- zararsız eylemleri yaşatmalarıdır.
Psikiyatri Antalya, Psikiyatri Uzmanı E. Filiz Uluhan, Lara/Muratpaşa/Antalya.