Göç Psikolojisi
Göç, kişilerin çeşitli sebeplerden dolayı gelecek hayatının bir kısmını ya da tamamını geçirebilmek için bir yerleşim yerinden diğerine yaptıkları coğrafi yer değiştirmeyi kapsayan sosyal bir değişimdir. Günümüzde hem Türkiye’de hem de dünyada göç hareketi artmış durumdadır.
İnsanlar kimi zaman isteyerek kimi zaman da mecbur kalarak özellikle savaştan, baskıdan ve yoksulluktan kaçmak için göç etmek zorunda kalıyorlar. Kişiyi göç etmeye zorlayan sebep her ne olursa olsun birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Farklı kültürlerden bir araya gelen kişilerin etkileşimleri sonucunda kültürel uyum problemleri ortaya çıkmaktadır. Yeni kültüre uyum sağlama süreci sırasında karşılaşılan ekonomik zorlanmalar, lisan problemleri, sağlık hizmetlerinden yararlanamama ve eğitim engelleri gibi birçok etken psikolojik problemlere yol açmaktadır.
Göçle ilgili ilk tıbbi çalışma 1678 yılında Johannus Operius isimli Baselli (İsviçre) bir hekim tarafından yapılmıştır. Tespit edilen semptomlara “İsviçre Hastalığı” adını vermiştir. Daha sonra 1920 yılında Alman Psikiyatrist Grepellin, eski yerden ayrılarak yeni yere ait olma arasındaki göç psikolojisini “kökten kopma sendromu” olarak tanımlamıştır.
Göç Nedenleri:
Göçün nedenlerini itici ve çekici etkenler olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirmek mümkündür.
İtici etkenler; savaş, dini baskılar, açlık, olağanüstü olaylar, yüksek enflasyon, düşük ücretler gibi inişli çıkışlı ekonomik koşullardır.
Çekici etkenler ise; yüksek ücret imkanı, iyi bir iş ve eğitim, dinsel özgürlük, aile ya da belirli gruplara yakınlık ihtiyacıdır. Kişinin göç eğilimini belirleyen diğer önemli etkenler ise; yaş, cinsiyet, medeni durum ve kişisel özelliklerdir.
Göçün Psikolojik Etkileri:
Göç eden kişilerin yaşadığı psikolojik etkiler göç öncesi, göç süreci ve göç sonrası olmak üzere üç kademeli süreçte incelenmesi gerekir. Çünkü göçün sadece sonucuna bakarak psikolojik bir değerlendirme yapmak yeterli değildir. Kişinin geride bıraktıkları ve bu bıraktığı şeylerin kendisi üzerindeki etkisi nedir ve ne kadar önemlidir? gibi sorularının cevabı kişinin göç ile birlikte yaşadığı psikolojik etkileri ortaya koymaktadır. Eğer kişi savaş ya da baskıdan dolayı zorunlu göç etmek durumunda kalmışsa, bu süreçte yaşadığı zorluğu travmatik olarak değerlendirmek mümkündür.
Göçmenler, göç sürecinde işsizlik, sosyal statü kaybı, dil engeli ve kültürel farklılıklar gibi birçok stresör faktörlerle karşı karşıya kalmaktadır. Yapılan çalışmalarda yeni kültüre uyum sağlayamama, ekonomik zorluklar ve kendi yaşamı üzerinde düşük kontrol hissi göçmenlerin yaşadığı psikolojik stres ile ilişkilidir. Göç sonrasında yerleşilecek yeni yere olan aidiyet hissi, düşük benlik saygısı ve zayıf sosyal destek gibi problemler de göçmenleri psikolojik olarak derinden etkilemektedir.
Göçmenlerin yaşadığı sorunlar göç ettikleri yere göre değişiklik gösterebilir, fakat hissettikleri ve yaşanılan psikolojik sorunlar ortaktır. Ağlama krizleri, uykusuzluk ya da tam tersi aşırı uyku hali, yorgunluk, anksiyete, depresyon, travma, psikosomatik belirtiler, disosiyasyon ve kimlik sorunu gibi psikolojik problemler meydana gelebilir. Bunun yanı sıra sosyal ortamlarda konuşamama, terleme vb belirtilerle sosyal fobi gelişebilir. Çiftler arasında iletişim problemleri, çatışma ve cinsel işlev bozuklukları artabilir. Yaşlı kesimde depresif belirtiler fazladır.
Tüm bunların yanı sıra, göç durumundan en çok etkilenen kesim çocuklardır. Ev içerisinde konuşulan konular ve gerginlik hali çocuklara olumsuz bir şekilde yansıyabilir. Çocuklar kendini ifade edemediği, dilini hiç anlamadığı ve kimseyle iletişim kuramadığı için okul ortamında ya da arkadaş grubunda dışlanma yaşayabilir. Bu durum gelişim evresindeki bir çocuğun kaygı düzeyinin artmasına neden olur. Ağlama krizleri, saldırganlık, öfke kontrol problemleri, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.
Göçün Olumsuz Etkileriyle Baş Edebilmek İçin Öneriler:
Göç, kişinin yaşamında baş edebilmesi gereken birçok zorlukları da beraberinde getirmektedir. Göçmen bireylerin yaşamlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için, yeni yere yerleşmeden önce kısa ziyaretlerde bulunması, o yerin benimsenmesine yardımcı olacaktır. Gidilecek yeni yerin kültür, dil, yemek ve yaşantı biçimi hakkında bilgi sahibi olmak kişinin baş edebilme gücünü artıracaktır. Göç öncesinde ve sonrasında psikolojik destek alınması hem aile fertleri hem de çocuklar için sürece adapte olabilme açısından faydalı olacaktır.
Psikolog Funda Buharalı.