Özgül Fobiler ve Tedavisi
En yaygın ruhsal rahatsızlıklardan olan özgül fobilerin yaşam boyu görülme oranı %11’i bulabilmektedir. Sıklığına rağmen tedaviye başvuranların oranı ise oldukça düşüktür.
Kedi, köpek, yılan, örümcek, böcek gibi canlılardan korkmayla giden hayvan fobisi (zoofobi), yükseklik korkusu (akrofobi), kapalı yer korkusu (klostrofobi), kan, yaralanma ve iğne yapılma korkusu (hematofobi, travmatofobi ve tripanofobi), şimşek, gök gürültüsü ve fırtına fobisi (astrafobi, brontofobi ve anemofobi), karanlık korkusu (akluofobi), uçak ve uçuş korkusu (aviofobi), boğulma korkusu (hidrofobi) en yaygın görülen özgül fobilerdir.
Fobi tanı ölçütlerinde kişinin korkusunun anlamsız veya aşırı olduğunu bilmesi gerekse de bazı hastalarda içgörü bulunmaz. Bu hastaların fobik durumda da, fobik durum dışında da korktukları şeyin olabileceğine dair çok güçlü inançları olabilmektedir. Özellikle köpek fobisi olanlarda hayvanın saldırısına uğrayacağı inancı yüksektir.
Kapalı yer, uçak, araba kullanma gibi durum fobileri sıklıkla geç ergenlik-genç erişkinlik dönemlerinde, hayvan fobileri ve kan-yaralanma fobileri ise çocukluğun ilk yıllarında başlamaktadır. Klinik sorgulamada birçok hasta korkularının ne zaman başladığını hatırlamamaktadır.
Yaşanılan ev ortamı ve yakın çevrenin tutumu, özellikle çocuklarda fobinin pekişmesi ya da korkunun üstesinden gelinmesinde büyük katkı sahibidir. Çocuğun mizacı da fobi gelişiminde rol oynar. Yeni durum ve ortamlarla karşılaştıklarında sinik davranan, davranışsal inhibisyonu olan çocuklarda fobi görülme sıklığı daha yüksektir.
Özgül fobilerin temel özelliklerinden biri, kişinin korku duyduğu durumun oldukça belirli ve sınırlı olmasıdır. Asıl olarak fobik nesne ya da durumla karşılaşıldığında klinik durum oluşmakla birlikte, bazı hastalarda korkulan durumu düşünmek/imgelemekle veya karşılaşma öncesinde de kişi korku duyabilmekte, anksiyete yaşayabilmektedir.
Bazı fobik hastalar kaçınma davranışları geliştirerek anksiyeteyi başarılı biçimde kontrol edebilir, korkularını kamufle ederek nispeten sorunsuz bir hayat sürmeyi başarabilir. Bazı hastalarda ise kaçınma yeterli olmamakta, bazen de kaçınmanın kendisi hayatı ciddi biçimde olumsuz etkileyebilmektedir.
Birçok özgül fobik hastada, fobik nesneyle ilgili korkuya güçlü bir iğrenme duygusu da eşlik eder. Kan-yaralanma fobileri ve hayvan fobilerinde iğrenme duygusu oldukça yaygındır. Fare, yılan, yarasa, sıçan, örümcek ve böcek fobilerinde iğrenme duygusu ön planda iken aslan, ayı, timsah gibi vahşi hayvan fobilerinde böyle bir duygu bulunmaz. Kan fobisi olanlardaki iğrenme duygusunun da bulaşma/kirlenme korkularıyla ilişkili olduğu görülmektedir. Anne ve baba da iğrenme duygusunun olması çocukları doğrudan etkilemektedir.
Hayvan fobileri en yaygın fobilerdendir. Birçoğu erken çocuklukta başlar, bir kısmı erişkinlikte de devam eder. Fobi konusu hayvanlar kültürden kültüre değişir. Tehlikeli hayvanlarla ilgili fobilerin kedi, köpek, böcek, kuş, örümcek gibi sık karşılaşılan ve çoğu kez tehlikesiz olan hayvanlardan daha seyrek olması ilginçtir. Fobi gelişen insanların yarısında o hayvanla ilgili korkutucu bir deneyim öyküsü bulunur. Ülkemizde kedi ve köpek fobileri en sık görülen hayvan fobileri iken, İngiltere’de en yaygın olan örümcek fobisidir.
En sık görülen özgül fobilerden biri de doğa fobileridir. Gök gürültüsü, fırtına, yıldırım, şimşek, deniz-göl fobileri sık rastlanan doğa fobileridir. Yükseklik ve karanlık korkuları da doğa ve durum fobilerine benzerlik gösteren özel fobilerdir.
Kan fobisi diğer fobilerden farklı fizyolojik değişikliklerle seyreden, çoğu insanda olan bir korku türüdür. Korkulan durumla karşılaşıldığında refleks olarak kan basıncı ve kalp atımında artış olurken, kan fobisinde nabız ve tansiyon düşer, hasta terler, soluklaşır, bulantı ve baygınlık yaşar. Bazı hastalar bırakın kan görmeyi, kan lafını duyduklarında bayılabilmektedir. İğne olma ve dişçi fobileri de büyük oranda kan ve yaralanma fobilerine benzer özellikler gösterirler.
Bazen katı, bazen sıvı, bazen de her tür gıdayı almaya karşı şiddetli korkuyla giden yutma fobisi, yiyeceğin boğazda kalarak nefes borusunun tıkanacağı ve boğulmaya yol açacağı endişesi ile karakterizedir. Bu kişilerde öğürme refleksi abartılıdır.
Genellikle süreğen gidişli bir psikiyatrik rahatsızlık olan fobilerde, hastaların ancak %15-20’si tedaviye başvurmaktadır. Konuyla ilgisi olmayan birçok hekim bile bu sorunları hastalık olarak tanımlamamakta, huy veya kişilik özelliği olduğu düşünülerek tedavisinin olmadığı sanılmakta, bundan dolayı da tedavi gereken birçok hasta yüzeysel olarak geçiştirilmektedir. Tedaviye başvuruyu azaltan önemli faktörlerden biri de, hastaların başarılı kaçınma taktikleriyle sorunsuz bir hayat yaratmayı başarabilmeleridir. Uçak fobisi olan bir hasta seyahat etmeyi sevmediği bahanesiyle uzun yolculuklara gitmeyerek, kan ve yaralanma fobisi olan bir hasta hastane ortamlarından uzak durarak, yükseklik korkusu olan bir hasta depreme karşı daha güvenli olduğunu savunup hep tek katlı evlerde oturarak korkularıyla yüz yüze gelmemeyi olabildiğince sağlayabilmektedirler.
Kişide bir fobinin olması, başka bir özgül fobi olma olasılığını arttırmaktadır. Özgül fobisi olanlarda major depresyon, panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların eş zamanlı bulunma olasılığı artmaktadır.
Özgül fobilerde aile payı büyüktür. Doğrudan genetik geçiş ispatlanmış değildir, ancak birçok fobinin ailede benzer fobilerin izlenmesiyle oluşması mümkündür. Kan ve yaralanma fobileri genetik özelliği en fazla olan özgül fobi türüdür.
Fobik bireylerin dikkatlerini korku nesnesine odaklayıp diğer çevresel ayrıntılardan uzaklaştıklarına dair birçok bilimsel araştırma vardır. Örneğin, tehdit içeren ve içermeyen farklı fotoğraflar gösterilen fobik ve fobik olmayan kişilerde, fobikler ağırlıklı olarak örümcek, yılan, köpek gibi tehdit içeren fotoğrafları daha iyi hatırlarken, bebek, kitap, çiçek gibi tehdit içermeyenleri daha az hatırlamışlardır. Yani fobilerde bilişsel faktörlerin de rolü vardır.
Klasik koşullama ve koşullama olmadan öğrenmenin fobi oluşumundaki rolleri çok geniş araştırılmış, bazı bağlar saptanmış olsa da her fobik hastada koşullanma anısının olmaması, hoş olmayan deneyim yaşayan herkeste fobi gelişmemesi, sınırsız sayıda olumsuz uyaran olmasına rağmen özgül fobilerin sınırlı olması nedeniyle tam bir ilişki kurulamamaktadır.
Fobilerde elbette Freud’un psikodinamik ilkelerine değinmeden de geçemeyiz. Freud’a göre erişkin yaşamdaki fobiler, çözümlenmemiş ödipal çatışmanın ürünüdür. Fobik nesne, bastırılmış asıl korkulan durumu sembolize etmektedir.
Fobi tedavisinde de tüm hastalıklarda olduğu gibi önleme birinci önceliktir. Hayvan deneyleri korkunun anne babadan çocuğa geçebildiği gibi korkusuzluğunda öğretilebildiğini göstermektedir. Yılandan korkan maymun yavrularının, korkusuz bir anne baba yanına verildiğinde onları model alıp, yılandan korkmamayı öğrendikleri görülür. Örneğin, önceden anne babalarıyla dişçilik, diş çekme oyunu oynayan çocukların diş hekimi korkularının daha az olduğu saptanmıştır. Özetle, çocuğunuza korkusuz bir erişkin modeli olmanız ve onları korkuları üzerine gitme konusunda cesaretlendirmeniz fobilerde önleyici rol oynayacaktır.
Fobi tedavilerinin oldukça basit, kolay uygulanan ve kalıcı etkili olduğunun bilinmesi toplum sağlığı açısından önemlidir. Hastalığın kişilik yapısı ve huy olarak değerlendirilmemesi, tedavisinin olmadığı gibi hurafelerden vazgeçilmesi için eğitim şarttır. Ailenin işbirliği, fobi tedavilerinde olmazsa olmazlardandır.
Özgül fobilerde ilaç tedavilerinin yeri olmadığına dair psikiyatristler arasında ortak bir kanı bulunsa da serotonin geri alım inhibitörü antidepresanlardan olan fluoksetin ve paroksetinden fayda gören hastalar mevcuttur. Depresyonun gidişi sırasında daha önce var olan fobinin şiddetlenme olasılığı yüksek olduğundan, fobiye depresyon eşlik ediyorsa bir antidepresan ilaç vermek uygundur.
Başta travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde kullanılan EMDR tedavisi ile özgül fobilerde kısa sürede olumlu yanıt alınabilmektedir.
Özgül fobi tedavisinde kabul gören majör tedavi yöntemi ise davranışçı tedavidir. Burada uygulanan temel prensip hastayı korkulan durum veya nesneyle kişiyi gerçek ortamda veya imgelemde yüzleştirmektir. Örümcek, uçak ve kapalı yer fobilerinde tek seanslık alıştırma tedavileri yeterli olabilmektedir. Başlangıçta sıkıntı ve korku verici olan yüzleştirme alıştırmasında, hasta fobik ortamda yeteri kadar süre kalabilirse korkunun kaybolduğu gözlenir. Yüzleştirme sırasında tedavinin nereden başlayacağı ve hastanın tahammül edebileceği anksiyete düzeyinin saptanması psikiyatristin bilgi ve deneyimine bağlıdır.
Özgül fobi tedavisinde davranışçı tedaviye bilişsel terapinin etkisi tartışmalıdır. Diğer anksiyete hastalıklarının aksine fobi tedavilerinde bilişsel-davranışçı tedavinin tek başına davranışçı tedaviye bir üstünlüğü gösterilememiştir.
Davranış tedavilerinde uygulanan genel yöntem, o seansta bir önceki seansta belirlenen hedeflerin gözden geçirilmesi, başarı düzeyinin kaydedilmesi ve bir sonraki seansla ilgili ödevlerin belirlenmesidir. İkinci ve sonraki seanslar ilk seansa göre daha kısa sürer. Genelde haftalık seans tercih edilir.
Kan ve yaralanma fobisinde kullanılan kas germe tekniği özel bir davranışçı yöntemdir. Yöntemin esası, hastaya fobik durumda tüm vücut kaslarını aynı anda kasarak kan basıncını yükseltmeyi ve böylelikle bayılmayı önlemeyi öğretmeye dayanır. Beş seanslık bir protokolü vardır.
EMDR dediğimiz göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tedavisi kedi, köpek, yılan fobileri, uçak fobisi ve dişçi korkusunda özellikle etkili tedavi yöntemidir.
Kişilik bozukluğu olanlarda psikanalitik psikoterapilerin eklenmesi fobi tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar alınmasını sağlar.
Bilgisayar yardımıyla oluşturulan görüntülerin hastanın taktığı özel bir gözlüğe yansıtılması esasına dayanan, fobik duruma benzetilen bir odada fobiyle yüz yüze kalmayı sağlayan sanal gerçeklik tedavisi de son yıllarda fobi tedavilerinde kullanılmaktadır.
Hipnoz-hipnoterapi de fobi tedavilerinde başarılı yöntemlerdendir.
Fobilerinizle yaşamak, fobileriniz nedeniyle kısıtlı bir hayat sürmek zorunda değilsiniz. Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi olarak EMDR, hipnoz-hipnoterapi, davranışçı tedavi, bilişsel terapi ve psikodinamik tedavilerle her türlü fobinizin tedavisinde sizlerle birlikteyiz.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Psikiyatrist ve Psikoterapist Filiz Uluhan.
EMDR, Hipnoz, Hipnoterapi, Bireysel Psikoterapi Antalya.