Panik Bozukluğu
Panik atak ve panik bozukluğu benzeri bir tablo ilk kez Amerikan iç savaşında Da Costa sendromu (irritabl kalp sendromu) olarak tanımlanmıştır.
Jacob Mendes Da Costa kalp çarpıntısı, kalpte tekleme, nefes alamama, göğüs ağrısı şikâyetleriyle başvuran askerlerde kardiyak bir bozukluk saptamamış bunu sempatik sinir sistemindeki değişikliklere bağlamıştır.
Amerikalı Psikiyatrist George Miller Beard aynı tabloyu daha sonraki yıllarda histeri, obsesyon, hipokondriazis ve anksiyeteyi kapsayan nevrasteni terimiyle açıklamıştır.
Panik bozukluğun toplumda yaygınlığı %3-4 olarak bildirilmektedir. Panik bozukluğu olanların hemen hemen yarısında aynı anda agorafobi de bulunur.
Panik atak fizyolojik ve biyokimyasal değişikliklerle de oluşabilmektedir. İstemli aşırı solunum sonucu hipokapniye bağlı panik atağı gelişebilir. Panik bozukluğu olan hastalarda biyolojik olarak karbondioksite aşırı duyarlılık söz konusudur. Bu hastalarda kortikotropin salgılatıcı faktör, noradrenerjik sistem, serotoninerjik sistem ve GABA’erjik sistemde dengesizlikler oluşmaktadır.
Panik bozukluğu olan hastaların birinci derece akrabalarında bu bozukluk 4-7 kat daha fazla görülmektedir.
Panik atak hastalarında diğer anksiyete bozukluklarına oranla daha sık ve büyük ölçekte önemli bir fiziksel veya mental hastalık korkusu vardır. Panik bozukluğu olanlar atak sırasındaki belirtileri yanlış yorumlama eğilimindedirler. Ayrıca bu hastalar tekrar bir panik atağı geçirecekleri yolunda otomatik düşünceler geliştirirler. Buna benzer otomatik düşünceler güven duygularını yıkar ve hasta tam bir anksiyete girdabına kapılır.
DSM-IV panik atak ölçütlerine göre aşağıdaki belirtilerden en az dördünün bulunduğu, ani başlangıçlı, 10 dakika içinde sıkıntının en yüksek düzeye ulaştığı yoğun korku ve rahatsızlık duyma dönemi panik atak olarak tanımlanmaktadır.
- Kişinin kalp atımlarını, kalbi dışarıda atıyorcasına duyumsaması, çarpıntı, kalp ritminde düzensizlik, kalp hızında artma
- Soğuk terleme
- Titreme, sarsılma
- Boğulma hissi, nefes alamama duygusu, nefes darlığı, astım nöbeti gibi bir tablo
- Kesik kesik soluma, soluğun kesilmesi
- Göğüs ağrısı, göğüste sıkıntı hissi, göğüs kafesinde basınç ve baskı hissi
- Bulantı, karın ağrısı, şişkinlik, gaz, geğirme gibi dispeptik belirtiler
- Derealizasyon ve depersonalizasyon denen kişinin çevreyi ve kendini algılamasında farklılık durumu
- Bayılma hissi, el-ayaktan can çekilmesi, ayakta duramayıp düşecek hissi, baş dönmesi, sersemlik
- Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
- Ölüm korkusu, canın boğazından çıkacağı hissi
- Parestezi dediğimiz el, ayak ve vücutta uyuşma, karıncalanma ve hissizlik durumu
- Üşüme, titreme, ateş basma hissi
Bir ay içinde yukarıdakine benzer birkaç bunaltı nöbeti geçirilir, bu nöbetler bilinen veya önceden kestirilebilen durumlar haricinde, bir dış tehlikenin olmadığı durumlarda ortaya çıkıyorsa ve kişi başka atakların da olabileceğine ilişkin sürekli bir kaygı içindeyse bu durum panik bozukluk adını alır.
Ayırıcı tanıda her türlü kalp ve damar hastalıkları; astım, pulmoner emboli gibi göğüs hastalıkları; epilepsi, menier hastalığı, geçici iskemik atak gibi nörolojik hastalıklar; hipoglisemi, hipertiroidi, Cushing, Addison gibi endokrin hastalıklar; amfetamin, kokain, nikotin, teofilin gibi ilaç kullanımı; alkol ve sedatif hipnotiklerin kesilmesine bağlı ilaç yoksunluğu durumları ve elektrolit dengesizlikleri, vitamin eksiklikleri, sistemik enfeksiyonlar gibi genel durumu bozacak etkenler göz önüne alınmalıdır.
Ayrıca sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, özgül fobi, post travmatik stres bozukluğu, depresyon, hipokondriazis, somatoform bozukluk, şizofreni ve benzeri tablolar ayırıcı tanıda titizlikle takip edilmelidir.
Panik bozukluk tamamen psikiyatrik bir hastalıktır. Bir kez dahiliye, nöroloji, kardiyoloji ve göğüs hastalıkları konsültasyonları yapılıp, organik nedenler ekarte edildikten sonra psikiyatrik yönlendirmesi sağlanarak doktor doktor dolaşmalarının önlenmesi en doğrusudur.
Panik bozukluk genellikle 18-30 yaş arasında başlar. Başlangıcının 45 yaşından sonra olması çok nadirdir. Kadınlarda daha sık görülür.
Eğitim, sosyo-kültürel yapı, ekonomik durum ve etnik yapı ile panik bozukluk arasında bir bağ kurulamamıştır.
Agorafobi, panik bozukluğun herhangi bir aşamasında gelişebilirse de başlangıcı genellikle panik atakların ortaya çıkmasından sonra ilk yıl içinde ortaya çıkar.
DSM IV’e göre panik atak tanısı koyabilmek için atakların bilinen bir fobik uyarıya bağlı olmadan, beklenmedik bir anda oluşması, dört hafta içinde en az dört atak olması veya bir ataktan sonra yenisinin her an geleceğine dair sürekli bir endişe ve kaygı duyulması gerekmektedir.
İlk panik atak çoğu kez hiçbir nedene bağlı olmadan kendiliğinden gelse de, fiziksel egzersiz, cinsel aktivite ve emosyonel bir stres tetikleme yapabilir. Kola, kahve gibi kafeinli gıdaların fazla tüketilmesi, alkol, nikotin, uyku ve yemek yeme de panik atağı aktifleyebilir.
Atak sıklıkla 10 dakika içinde başlar, giderek şiddetlenir, hasta kötü bir şeyler olacağı ve ölüm korkusu içindedir. Hasta korkusunun kaynağını bilemez, çaresizlik içindedir. Çarpıntı, terleme, tansiyon dengesizlikleri gibi fiziksel bulgular tabloya eşlik eder. Hasta bulunduğu ortamdan bir an önce ayrılmaya ve yardım istemeye çalışır. Soluk alıp verişleri hızlanmış ve düzensizleşmiştir. Vakaların beşte birinde atak sırasında geçici bayılma görülebilir.
Panik bozukluğu olanların %20-30’unda sosyal fobi, %10’unda obsesif kompulsif bozukluk, %15-20’sinde özgül fobi, %25’inde yaygın anksiyete bozukluğu da ek olarak bulunmaktadır.
Alkol ve madde kötüye kullanımı olan bireylerde panik bozukluk daha sık görülmektedir.
Depresyon, panik bozukluk ile yakın ilişki içindedir. Vakaların üçte birinde panik bozukluk öncesi depresyon varken, üçte iki vakada da panik bozuklukla birlikte veya hemen ardından depresyon gelişmektedir.
Panik bozukluk tedavisinde özellikle depresyonun eşlik ettiği vakalarda ilaç tedavileri önemlidir. İlaç tedavileri mutlaka psikoterapi ile desteklenmelidir.
İlaç tedavisinde ilk tercih bir trisiklik antidepresan olan imipramindir. İmipramin ortalama 150-250 mg arasında kullanılabilir.
Yeni nesil antidepresanlardan SSRI’da panik atakları etkin şekilde ortadan kaldırmaktadır. Bu amaçla essitalopram, sitalopram, fluoksetin, sertralin, fluvoksamin kullanılabilir.
Benzodiazepinler kısa sürede hızlı etki gösterdiklerinden antidepresanların etkisi görülene kadar, özellikle ilk 10 gün panik atakları kontrol altına almada etkili olurlar. Alprozolam ve klonazepam en etkili benzodiazepin grubu ilaçlardandır.
Beta blokerler de panik bozukluğun bedensel belirtilerini kontrol altına almakta etkili ilaçlardır. Özellikle propranolol bu amaçla kullanılır.
Psikoterapötik yaklaşımlar panik bozukluk tedavisinde çok önemlidir. Panik anksiyetesinin ilk evresinde destekleyici psikoterapi, ilerleyen dönemlerde ise yapılandırılmış psikoterapi ön plana çıkar.
Davranışçı terapi kapsamında duyarsızlaştırma teknikleri paniğe ilişkin korku ve kaçma tepkilerini kontrol altına alır. Nefes terapileri ile sağlanan solunum kontrol teknikleri solunum hızı ve derinliğinde değişiklikler oluşturarak panik duygusunu azaltır.
Alıştırma, yüzleştirme teknikleri ile kişinin korktuğu durumlarla yineleyici biçimde karşı karşıya getirilmesi sağlanarak şartlanmış tepkilerin nötralize edilmesi, bireyin özgüveninin sağlanması ve bilişsel yönden yeniden yapılandırması mümkün olur.
Hipnoz ve hipnoterapi bilişsel-davranışçı ve psikodinamik terapileri destekler ve tedaviyi hızlandırır.
Panik atak grupları oluşturarak yapılan grup terapileri de yaygın ve başarı ile uygulanmaktadır.
Özetlersek; panik atak ve panik bozukluk hasta için çok korkutucu, örseleyici bir klinik tablo yaratmakla birlikte tedaviden çok iyi neticelerin alındığı bir hastalıktır.
Antalya Psikiyatri, Psikoterapi ve Danışma Merkezi olarak panik şikayetiyle başvuran hastamızın öncelikle Dahiliye uzmanımız tarafından organik patoloji varlığını ekarte ettikten sonra psikolojik tedavisine başlıyoruz.
Psikolojik tedavide bireysel psikoterapi, grup terapisi, nefes terapileri, hipnoz ve tedavi edici hipnoz uygulamaları kliniğimiz bünyesinde verilmekte, ihtiyacı olan vakaların ilaç tedavileri (farmakoterapi) ayarlanmaktadır.
Panik atakla hayatınızı cehenneme çevirmeyin. Panik atak kısa sürede yüzde yüz tedavi edilebilen bir hastalıktır.