Tik Bozuklukları ve Tedavisi
Tik ve tik bozuklukları gerek çocuk ve ergen psikiyatrisi, gerekse yetişkin psikiyatrisinde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
“Tik nedir?” sorusuna, bir grup kasın istem dışı, hızlı, aralıklı ve ritmik olmayan bir düzende kasılması yanıtını verebiliriz. Bu kasılmalar anidir ve belli kalıplar çerçevesinde tekrarlayıcıdır.
Tikler motor ve vokal tikler olarak ikiye ayrılır. Basit motor tikler göz kırpma, esneme, yüz buruşturma, baş ve omuz hareketleri, eli yumruk yapma, el veya ayak parmağını yukarı kıvırma gibi belli bir amaca hizmet etmeyen istemsiz hareketlerdir.
Komplike motor tikler ise basit motor tiklere göre daha anlamlı, yavaş seyirli ve belli bir amaca yönelik olup, törensel özellikler gösterir. Karşıdakinin hareketini taklit etme, vücuda garip pozisyonlar verme, dokunma, zıplama, koklama gibi eylemleri komplike motor tiklere örnek verebiliriz.
Burun çekme, geniz temizleme, boğazdan homurtu veya hırıltı gibi sesli eylemler basit vokal tikleri oluşturur. Hasta, sesin şiddetini ayarlayamaz, düzensiz ritimde konuşur ya da kelimeleri uzatabilir.
Cümlelerin arasına küfür ya da cinsel içerikli kelimeler eklemek, karşısındakinin söylediklerini tekrarlamak, kendi kendine zamansız ve uygunsuz ortamlarda mırıldanarak şarkı söylemek, cümlenin sonundaki kelimeleri tekrarlamak, normal konuşmaya anlamsız kelimeler eklemek benzeri eylemler ise komplike vokal tik olarak sınıflandırılır.
Tiklerin genel özelliği kısa süreli, aralıklı ve nöbetler halinde ortaya çıkmalarıdır. Bireyler çoğu kez tiklerinin farkında değildirler. Farkına varılan bir çok tik kısa süreliğine bilinçli olarak bastırılabilir.
Tikler antik dönemlerden beri kayıtlara girmiş psikiyatrik bozukluklardandır.
Günümüz psikiyatri sınıflandırmaları, tikleri Tourette bozukluğu, kronik motor ya da vokal tik bozukluğu ve gelip geçici tik bozukluğu olarak üç gruba ayırır.
Tikler iş, okul, aile ve sosyal hayatı olumsuz hale getirebilecek düzeylere erişebilirler.
Stresle tik arasında yakın bağlantı olmasının yanısıra genetik faktörlerin, beyindeki anatomik ve nörokimyasal patolojilerin ve gebelik döneminde annenin yaşadığı organik ya da psikolojik sorunların da tik oluşumunda rolleri saptanmıştır. Bazı tıbbi araştırmalar boğazdaki A grubu betahemolitik streptokok enfeksiyonların, aynı akut romatizmal ateşte olduğu gibi otoimmün bir mekanizma ile hastalığa yol açabileceğini göstermiştir. Görüldüğü üzere tik bozukluğu nedenleri multifaktöriyeldir.
Tik bozuklukları en fazla 7-11 yaş grubunda gözlenir ve erkek çocuklarda daha fazladır. Yetişkinlerde çocuklara göre oran belirgin biçimde düşer. Tüm toplumun yaklaşık yüzde birinin tikleri olduğunu söyleyebiliriz.
Geçici tik bozukluğu, şiddeti dalgalı seyir gösteren, bir ya da daha fazla basit motor tikin eşlik ettiği, 3-8 yaş arasında sık gözlenen, çoğu kez 1 yıl içinde kendiliğinden düzelen tik bozukluğudur. Aile çoğu kez farkında bile olmayabilir. Çocuk doktoru ya da göz doktorunun muayenesi sırasında hekim tarafından fark edilir. Tipik özelliği, baş ve boyun gibi vücudun üst kısmını tutmasıdır.
Kronik tik bozukluğu ise hem çocuklarda hem de yetişkinlerde görülür, motor ya da vokal olabilir. Bazı çocuklarda DEHB ile beraber bulunur. Yetişkinlerde özellikle stres ve yorgunlukla şiddetlenir.
Tanımlanmış en özel ve ağır tik bozukluğu ise Tourette bozukluğudur. Tourette sendromu olarak da bilinir. Erken çocukluk döneminde göz kırpma, baş silkme gibi geçici basit motor tiklere dönebilir. 1-2 yıl içinde vokal tikler de tabloya eklenir. Saçını koluyla tekrarlayıcı biçimde geriye atma, geniz-boğaz temizleme, dil şaklatma, viyaklama-miyavlama tarzında sesler çıkarma, omuz silkme (omuzlarını yukarı-aşağı, ileri-geri oynatma), başı öne-arkaya-sağa-sola sallama, burun çekme ve öksürme gibi farklı motor ya da vokal tikler Tourette sendromunda sıklıkla gözlenir.
Ekolali dediğimiz, karşıdakinin çıkardığı ses ve sözcükleri aynen tekrarlama, koprolali dediğimiz, küfür ve müstehcen sözlerin yüksek sesle ve patlayıcı tarzda istemsiz biçimde ağızdan çıkması durumu da Tourette sendromunda görülebilmektedir.
Hastalık fark edilmeyecek kadar hafif seyredebileceği gibi çok ileri düzeyde yorucu ve korkutucu psikiyatrik klinik tablolar da gösterebilir. Yetişkinliğe doğru klinikte gerilemeler söz konusu olabilmektedir. DEHB, OKB ve tik bozuklukları, davranışsal ve duygusal sorunlar, ani ve rahatsız edici davranışlar, dokunma ve koklama benzeri tekrarlayıcı eylemlerle birbiri içine geçmiş psikiyatrik görünümler sergileyebilirler.
Tik bozuklukları klinik olarak genellikle iyi seyirlidir. 9-15 yaşları arasında en alevli dönemlerini yaşarlar, ergenlik sonrası çoğu kez düzelirler. Aile ve çevre desteğinin azaldığı, madde kullanımı ve eşlik eden diğer psikiyatrik rahatsızlıklar hastalığın gidişini olumsuz yönde etkiler.
Tik bozuklukları ile ilgili bazı özellikleri şöyle özetleyebiliriz.
- Tikler nöbetlerle seyreder, artan ve azalan dönemler içerir, beden üzerinde yukarıdan aşağıya doğru gelişme gösterir.
- Zihinsel dikkatin yoğunlaştığı ince motor ve vokal işler sırasında tikler azalır.
- Uyurken bariz biçimde azalır.
- Stres, yorgunluk ve yakın zamandaki enfeksiyonlar tikleri olumsuz etkiler.
- OKB, DEHB, duygudurum ve kaygı bozuklukları tik sorunlarına sıklıkla eşlik edebilir.
- Tekrarlayan streptokokkal boğaz enfeksiyonları, taşınma, ayrılık, kayıp gibi yaşamsal olaylar tik gelişimini provake edebilir.
- Özgüven eksikliği, kardeşler arası problemler, okul ve iş hayatındaki stres tik bozukluğunu arttırır.
- Aile üyelerinde benzer problemlerin bulunması risk arttırıcı bir faktördür.
- Davranım bozukluğu, özgül öğrenme güçlüğü, kekemelik, konuşma bozuklukları, obezite ve madde kullanım bozukluklarının tik bozuklukları ile birlikte görülme sıklığı oldukça yüksektir.
Tik bozukluklarının tedavisinde, süreklilik tedavinin başarısı açısından birinci derecede önemlidir. Eğitim, destekleyici psikoterapiler ve ilaç tedavileri tik bozuklukları tedavisinde olguya göre uygulanır.
Kronik motor tiklerde ilaç tedavisi gerekmez.
Tedavide çocuğun öğretmenlerinin bilgilendirilmesi ve çocuğun okulda desteklenmesi önemli bir noktadır.
Tik bozukluğuna eşlik eden DEHB, OKB, depresyon ya da bipolar bozukluk varlığında bu hastalıkların tedavi edilmesi, tikler üzerinde doğrudan olumlu bir etki yaratabilir.
Haloperidol, pimozid, flufenazin, tiaprid, risperidon, ziprasidon, olanzapin, klonidin gibi ilaçlar tik tedavisinde kullanılmaktadır. İlaç tedavileri mutlaka psikiyatrist takibinde olmalıdır.
Psikiyatrist Filiz Uluhan, Antalya Psikiyatri, Psikoterapi Antalya.