Birey Odaklı Terapi
Yirminci yüzyılın en etkili psikoterapisti olarak kabul edilen Carl Rogers tarafından geliştirilen birey odaklı terapi, belli terapist özellikleri ve sağlam bir terapötik ilişki sağlandığında, tüm insanların psikolojik olarak kendilerini geliştirebileceği ve hayatlarını etkin biçimde yönetebilecekleri varsayımına dayanan, iyimser bakış açılı bir psikoterapi yöntemidir.
Birey odaklı terapi, önceleri yönlendirici olmayan psikoterapi, daha sonra danışan odaklı terapi isimleriyle anılsa da günümüzde birey odaklı terapi olarak kabul edilmektedir. Terapinin ana teması danışanların terapistlerinden empatik anlayış, koşulsuz olumlu saygı ve ilişkide tutarlılık gördükçe yapıcı terapötik değişimin hızla gerçekleşeceğidir. Yani danışanların (tüm insanların) duyulma, görülme, kabul edilme, kusurları ve sınırları ile oldukları gibi değer görme ihtiyaçlarının karşılanması altın anahtar işlevi yapmaktadır.
Başka bir insanın kişisel ilgi gösterdiği bir şeyi duyup, görüp, anlamak o kişi için doyum sağlayıcı en büyük etkenlerdendir. Birey odaklı terapinin püf noktası da budur. Terapist-danışan ilişkisinin niteliği, danışanların kişisel öğrenme ve gelişimi için biricik dayanak olacaktır.
Bir terapi seansının ilk ses kaydı ve bunun psikoterapi öğesi olarak kullanımı da Rogers tarafından birey odaklı terapilerde başlamış, günümüzde birçok ekol tarafından tercih edilir olmuştur. Hasta yerine danışan teriminin kullanılması da Rogers tarafından tercih edilmiş, kişilerin terapide yeterli kaynak ve kapasiteye sahip olduklarına, aciz ya da yol göstermeye ihtiyaçları olmadıklarına olan inancı gösteren bir yaklaşımdır.
Birey odaklı terapide terapistin birinci amacı danışanla en uygun terapötik ilişkiyi kurmaktır. Bireylerin kendini bulmaları için özlerinde bulunan sınırsız kaynakları ortaya çıkarmanın odak noktasında terapistin tutarlılığı, samimiyeti, sahiciliği ve şeffaflığı, koşulsuz olumlu saygı, yargılayıcı olmayan önemseme, değer verme, olumlama ve danışanın deneyimini hatasız olarak empatik bildirimini başarabilmek yatar.
Birey odaklı terapinin ana kavramlarını özetlersek;
1)Kendini gerçekleştirme eğilimi: Tüm insanlarda doğuştan gelen bir gelişerek büyüme, tam olma, bütünleşme, özerklik, etkili işleyişe doğru hareket etme gibi kendini gerçekleştirme eğilimi vardır. Bu biyolojik temelli ana güdülerden biri olduğu kadar, öğrenme ve yaratıcı olmaya yatkınlık olarak da tarif edilebilir.
2)İdeal benlik ve kendini gerçekleştirme: Benlik kişilerin kim oldukları ile ilgili görüşlerini, benlik yapısı benliğin dışarıdan nasıl göründüğünü, ideal benlik kişinin olmak istediği benlik görüşünü tanımlar. Çoğu kez kişinin kendi gördüğü benlik ile olmaya çalıştığı ya da olmayı umduğu benlik arasında uyumsuzluk vardır
3)Tutarlılık ve tutarsızlık: Bireyin öz kavramı ile duygu, düşünce ve davranışları uyum içinde ise tutarlılıktan söz edebiliriz. Bu kişiler bütün, tamamlanmış, gerçek kişiler olarak tanımlanır. Bireyin duygu, düşünce ve hareketleri kendini algılaması ile ters ise tutarsızlık vardır ki, bu durum gerilim ve içsel karmaşalara neden olacaktır.
4)Psikolojik uyum ve uyumsuzluk: Psikolojik uyum halinde kişi tutarlı, kendiyle bütünleşmiş, yaşama dair deneyim ve bilgileri özümsenmiş durumdadır. Bu bireyler bütün deneyimlere kendini korumadan açık olabildiklerinden içsel huzuru kolayca yakalarlar. Psikolojik uyumsuzluk halinde ise deneyimler benlik yapısı ile tutarsız olarak algılanır. Bu da kişi için bir tehdittir ve iç huzuru bozacaktır.
5)Deneyim ve deneyime açık olma: İnsanın kendi davranışının farkındalığıdır. Deneyime açık kişiler kendi içinden ya da çevreden gelen bilgiyi savunmacılık yapmadan kavrarlar. Bu sayede birey deneyimleri algılayıp, değerlendirip, günlük hayatta etkin kararlar vermek için kullanacaktır.
6)Olumlu saygı ve koşulsuz olumlu saygı: İnsanlar duygu, inanç, davranış gibi eylemlerine karşıdaki kişi tarafından değer verildiğini gördüklerinde olumlu saygı hissederler ve mutlu olurlar. Koşulsuz olumlu saygı ise herhangi bir duygu veya davranışın bir başkası tarafından koşulsuz olarak kabul edildiği algılandığında hissedilir. Danışanlar terapistlerinden koşulsuz olumlu saygı gördüklerini algıladıklarında terapötik süreçten maksimum verim alınır. Bir insanın başkaları tarafından kabul ve takdir görmesinden bağımsız olarak kendi davranışlarından memnuniyeti ise olumlu özsaygı olarak tanımlanır.
7)Empati: Empatiyi bir kişinin bir başkasının tüm duygu ve anlamlandırdığı her şeyi, sanki o kişi diğeriymiş gibi, ancak ‘’miş gibi’’ halini hiç kaybetmeden, tam olarak algılaması şeklinde tarif edebiliriz. Birey odaklı terapide, empati temel yöntemlerden biri olup, danışanların deneyimlerini netleştirmeleri, süreçten geçirmeleri ve onlardan öğrenmelerini sağlayan bir tepki olarak değerlendirilir.
Günümüzde kullanılan Odaklanma Yönelimli Psikoterapi, Pre-Terapi, Duygu Odaklı Psikoterapi (DOT), Çiftler İçin Duygu Odaklı Terapi gibi farklı psikoterapi yöntemleri aslında Birey Odaklı Terapi kökenlidir.
Birey odaklı terapi şu rahatsızlıklarda etkilidir;
*Panik, agorafobi ve diğer kaygı bozuklukları,
*Depresyon,
*İlişki sorunları,
*Psikosomatik hastalıklar,
*Bazı şizofreni türleri,
*Borderline kişilik bozukluğu,
*Utangaçlık,
*Olumsuz benlik kavramı,
*Yatan hastalar, yaşlılar, kanser hastaları, çocuk suçları, öğrenci danışmanlığı, eğitim danışmanlığı gibi durumlarda.
Birey odaklı terapi, kalabalıklar ortasında giderek yalnızlaşan, kent yaşamının sorunlarıyla boğuşan, giderek kendine yabancılaşan günümüz insanı için ideal bir terapi yöntemi olarak öne çıkmaktadır. İlişkinin niteliğinin önemini vurgulayan, danışanları kendilerini dinlemeye, kendilerini daha kabul edici ve otantik bir şekilde yaşamaya teşvik eden birey odaklı terapinin öneminin kaybolmayacağı aşikardır.