Ergenlikte Bedenine Zarar Verme
Ergenliğin erken dönemlerinde bedendeki hızlı değişim, ergenin düşünce dünyasını meşgul eden en somut durumlardandır. Ergenlikle beraber bilişsel işlevlerdeki gelişmeye bağlı olarak başkalarının duygularını önemseme ön plana çıkar. Özellikle cinsel hormonlardaki aktivasyon nedeniyle dikkat bedene yönlenir.
Beden kimlik gelişiminde önemli bir referans ve kendiliğin en somut parçasıdır. Cinsel kimliğin benimsenmesinde ergenin kendi bedeninden hoşlanması ve ondan duyduğu memnuniyet önemli rol oynayacaktır. Kendilik değerleri yüksek ergenlerin bedenleri ile uğraşmaları daha az olmaktadır. Kendilik ve kimlik gelişim sürecinde zaafiyetler yaşayan ergenler, hiçbir fiziksel kusurları olmamasına rağmen bedenleriyle ilgili aşırı uğraşılara girebilirler. Bilinçli bir ergen ise boy kısalığı, herhangi bir sakatlık, obezite ya da aşırı zayıflık gibi bedensel kusurları bile başka duygusal kazanımlarla telafi edebilir. Örneğin, akademik başarıları, sosyal becerileri, kültürel etkinlikleri ile rahatlıkla ön plana çıkabilirler.
Bazen otonomi kazanma mücadelesinde sorunlar yaşayan ve ailesiyle çatışma içinde kalan ergenin bedeni, ona ait, söz sahibi olduğu tek nesne konumuna girebilir. Saçlarını kazıtma, saçlarını değişik renklere boyatma, dövme ve piercing yaptırma gibi eylemler özerklik mücadelesinin dışa yansımaları olabilir. Bunlar katı, kuralcı, baskılayıcı ebeveynlere karşı kazanılmış bağımsızlık zaferleridir. Bu davranışlar ihmalkar ve ilgisiz ebeveynlerin dikkatini çekmeye dönük te olabilir.
Sıkıntılı duygularla baş edemeyen, sorunlarını çözmekte zorlanan ergenler kendini jiletle çizme, kendini kesme, kapıya ya da duvara yumruk atma, kafa atma gibi bedenlerine zarar verici eylemlere girebilirler. Bu tür riskler, davranış ve kişilik sorunları olan ergenlerde veya madde kullanımı olan ergenlerde daha yüksektir. Öfke ve incinme duyguları, reddedilme korkuları, utanç ve yalnızlık hisleri kendine zarar vermede önemli rol oynarlar.
Bu gençler çoğu kez aileleri, arkadaşları ve çevresi tarafından güvenilmez, sevimsiz, dengesiz, başarısız gibi olumsuz sıfatlarla anılmakta, bu da bir kısırdöngü yaratmaktadır. Sıklıkla bipolar bozukluk, depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, karşı gelme bozukluğu gibi doğru ya da yanlış tanılarla ilaç tedavisi almak durumunda kalabilmektedirler.
Bu ergenlere genel olarak bir tatminsizlik duygusu hakimdir. Hayatın anlamsız ve yaşanmaya değer olmadığına dair kuvvetli inançları vardır. Anlamsızlık, değersizlik, boşluk duyguları, ergenlik öncesi istek ve arzuları hiç doyurulmamış çocuklarda olabildiği gibi bir dediği iki edilmemiş, pek çok şeyi elde etmiş çocuklarda da sık ortaya çıkmaktadır. Bunlarda boşluk hissini yok etmek, depresif duygulardan uzaklaşmak ancak kriz ve kaos ortamlarında gerçekleşmektedir. Acı veren duygularla baş etmek yerine acı veren bir bedeni seçmek daha kolay bir yoldur. Bedenindeki acı ona var olduğunu hissettirmektedir.
Duygusal acılara bazen unutkanlık, dalgınlık, kendinde değilmiş gibi olma yani disosiyasyonla (çözünme) yanıt verilir. Bu dönemin büyük kısmı daha sonra hatırlanmaz. Pek çok kendine zarar verme eyleminde böyle bir disosiyasyon yaşanmaktadır. Bu tablo intiharlardan önce de sık görülür.
Yeme bozuklukları, kusma, internet bağımlılığı gibi tutumlar da çoğu kez kendine zarar verme davranışının değişik görünümleridir. Bilinçdışındaki amaç sevilme, beğenilme, değer verilme, başarılı olma iken, çevre tarafından yanlış algılanan riskli davranışlar olumsuz tepkilere ve ergenin reddine yol açmakta, bu da psikopatolojiyi derinleştirmektedir. Her ne olursa olsun, ergenle çatışmak yerine onu anlayan, değer verildiğini hissettiren, tutarlı, sabırlı, kendi davranışlarıyla da örnek olan, tatlı sert bir ebeveyn yaklaşımı bir çok sorunu çözebilir.
Kendi bedenine zarar verme davranışında bulunan ergenlerin kendilik değerleri düşük, özgüvenleri eksik, değersizlik duyguları yoğundur. Bu ergenler hep “keşke” lerle yaşarlar. “Keşke daha uzun olsaydım.”, “Keşke ailem daha zengin olsaydı.”, “Keşke o okulda değil de bu okulda okusaydım.” gibi sözleri onlardan sıklıkla duyabiliriz. Bunları söylerken sorunların üstesinden gelmek, eksiklikleri tamamlamak için gereken çaba ve özveriyi göstermezler. Uğraşıp kaybetmekten korkarlar ve hedefleri ulaşılması zor hedeflerdir. Ulaşılamayacak bir hedefi düşlemek ve bundan yakınmak çok daha kolaydır. Bu çocuklara psikoterapide kendilik değerinin tamiri sağlanmaya çalışılır. Depresyon, kaygı bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu gibi yandaş psikolojik sorunlarına da uygun ilaç tedavileri gerekebilir.
Bu çocuklar çoğu kez erken olarak gerek çevresi gerekse psikolog ve psikiyatristler tarafından kişilik bozukluğu tanısıyla damgalanabilirler. İnsanların sevgisini ve güvenini yitiren çocuk, çaresizlik duyguları içinde psikopatolojik örüntüsünü iyice pekiştirerek kendine zarar verme davranışına daha çok yönelebilir. Zaman içinde bu eylem, sıkıntı duyulan her durumda takıntılı (kompulsif) bir rahatlama aracı olarak kullanılır hale gelebilir.
Kendilik değerinin düşüklüğü sıklıkla aile içi çatışmalara ve ergenin özdeşim sorunlarına bağlıdır. Ailedeki psikososyal sorunlar çözülmeden ergeni tedavi etmek mümkün değildir. Tedavi sürecinde ailenin de incelenmesi ve tedavinin bir parçası haline gelmesi başarı için şarttır. Terapideki hedeflerimizden biri de, ergendeki üzüntü, keder, öfke, değersizlik, utanç, korku,güçsüzlük gibi olumsuz duyguların, sanat, spor, sosyal aktiviteler gibi uğraşlarla yönünün değiştirilip etkiliğin azaltılarak olumlu duygulara kaydırmaktadır. Özgüven arttırıcı girişimler ve olumsuz duygulanımı azaltıcı uygulamalar ile birlikte, ergen olumsuz duygularıyla yüzleştikçe değişim gerçekleşecektir.
Kendine zarar verme davranışı kızlarda daha sık görülmektedir. Yeme bozuklukları, çok sayıda ilaç alarak veya bileklerini keserek intihar girişimleri temelinde özerklik çabasının yattığı, kızlarda sık görülen kendine zarar verme davranışlarıdır. Kadın bedeninin erkeğe göre daha belirgin bir cinsel nesne olarak görülmesi, cinsel haz erkekte tek organa yönelikken, tüm kadın bedeninin haz kaynağı olarak kabul edilmesi, kızlar açısından riski arttırmaktadır. Özgüveni eksik, beden imgesi gelişmemiş kızlar bedenine zarar vererek ondan uzaklaşmak, bedenini ötekileştirerek kendiliğinim diğer parçalarını korumayı amaçlamaktadırlar. Bir çok vajinismus vakasının altında da bu yatmaktadır.
Bedene yönelen öfkenin nedeni bazen anne babaya duyulan öfkenin bir ifadesi de olabilir. Ebeveyniyle belirgin çatışma yaşayan, onu olumsuz olarak değerlendirip, ona benzemek istemeyen ergen, kendinde ebeveynine benzeyen taraflarını yok etmek isteyebilir. Bu öfkenin dışa vurumu da bedenine zarar verme şeklinde olabilir.