Hipnoz İle Tedavi Edilebilen Hastalıklar
Modern hipnoz ile tedavi 18. yüzyıla dayanmaktadır. Hipnozun ağrı ve acıyı azaltmak için kullanılması eski zamanlardan beri malumdur. Bu yazımızda hipnoz ve hipnoterapinin tedavi edici etkilerinin olduğu bazı tıbbi ve psikiyatrik bozukluklardan söz edeceğiz. Algılanması gereken hipnozun primer tedavi değil, tamamlayıcı bir tedavi olduğudur.
Ağrı Tedavisinde Hipnoz:
Birçok çalışmada kronik ağrılarda hipnozun etkili olduğu görülmektedir. Kanser ağrıları dahil, sırt ağrıları, eklem ağrıları, orak hücreli anemiye bağlı ağrılar, yüz bölgesindeki ağrılar, boyun ağrıları, fibromiyalji, periferik nöropati ve jinekolojik ağrılarda hipnoterapi ile istatistiki olarak anlamlı derecede azalmalar saptanmıştır. Hipnoterapi yanında bu hastalarda kendi kendine hipnoz yönergeleri de tavsiye edilmektedir.
Solunum Hastalıklarında Hipnoz:
Hipnoz çeşitli akciğer rahatsızlıklarında kullanılmakla birlikte özellikle astım için yapılmış çalışmalar mevcuttur. Hipnoz ile, astımın sıklığı ve belirtileri, astımla ilgili korkuların giderilmesi, akut astım ataklarının yönetimi ve ilaç kullanımının azaltılması gibi, daha çok astımın sübjektif yönlerinde yararlı etkiler alınmıştır. Hipnotize edilme seviyeleri yüksek olan astım hastaları hipnozdan en iyi yardımı görürler. Anksiyeteye bağlı bronkospazm kısır döngüsü bulunan astımlılarda kendi kendine hipnoz ile rahatlama mümkündür.
Gastrointestinal Rahatsızlıklarda Hipnoz:
Mide, bağırsak, yemek borusu hastalıkları içinde hipnoz – hipnoterapi ile en kapsamlı çalışılan hastalık huzursuz bağırsak sendromudur. Yapılan araştırmalarda standart tıbbi tedavilere bile yanıt vermeyen huzursuz barsak sendromu (İBS) hastalarında hipnoz tedavisine %85 civarında yanıt alındığı görülmektedir. Karın ağrısı, kabızlık ve şişkinlik şikayetleri büyük oranda gerilemektedir.
Dermatolojik Rahatsızlıklarda Hipnoz:
Hipnozun özellikle kaşıntı, egzama, akne, nörodermatit, skleroderma, siğiller ve sedef hastalığında etkili olduğu bilinmektedir. Birçok cilt hastalığının başlangıcında ve alevlenmesinde stresin rolü fazladır. Ayrıca cilt rahatsızlıkları utangaçlık ve sıkılganlıkla da ilişkili olup, anksiyete, depresyon ve sosyal içe kapanmaya neden olabilir. Özellikle ego güçlendiren hipnoterapötik teknikler burada işe yararlar.
Kanserlerde Hipnoz:
Kanser hastalarında, kanserin anksiyete, depresyon, umutsuzluk hissi gibi ikincil etkileriyle ve kanserle mücadelede motivasyon arttırmak için hipnoz kullanılabilir. Özellikle hastanın kendi fiziksel ve biyolojik kaynaklarını harekete geçirmekte hipnozun olumlu etkileri olmaktadır. Kemoterapinin bulantı, kusma gibi yan etkilerini gidermede de hipnoz tercih edilebilir. Hipnozun fizyolojik süreçleri ve bağışıklık sistemini uyarması kuvvetle muhtemel olup, daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Psikiyatrik Hastalıkların Tedavisinde Hipnoz:
Ruhsal hastalıkların tedavisinde hipnoz antik Yunan zamanından beri kullanılsa da 18 ve 19. yüzyıldan itibaren psikiyatri ile iç içe geçmiştir. Dissosiyatif bozukluklar ve somatoform bozukluklar hipnozun tedavide kullanıldığı ilk psikiyatrik hastalıklardır. İkinci dünya savaşında ise travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde hipnoterapi aktif olarak kullanılmıştır.
Amerikan Psikiyatri Derneği hipnozu anksiyete, depresyon, dissosiyatif bozukluklar, somatoform bozukluklar, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları ve cinsel işlev bozukluklarında tamamlayıcı bir tedavi yöntemi olarak tanımaktadır.
Anksiyete Bozuklukları Tedavisinde Hipnoz:
Anksiyete bozukluklarında fizyolojik tepki, uygunsuz bilişler ve kaçınma davranışları olmak üzere üç temel mekanizma vardır. Modern hipnoterapide bu mekanizmalar göz önüne alınarak hipnoz ile bilişsel davranışçı terapi birleştirilir. Bundan dolayı bu tedavi yaklaşımına bilişsel davranışçı hipnoterapi de denmektedir.
Hipnoz tedavisi ile anksiyeteye bağlı fizyolojik tepkiler azaltılabilir. Hem kendi kendine hipnoz ile hem de terapi sırasında derin rahatlama ve gerginlik yaratan hislerden kurtulma mümkündür. Ayrıca hipnoz ile olumlu duygular harekete geçmekte, kendine güven ve yeterlik hislerinde artış sağlanmakta, kendi kendini kontrol duygusu güçlenmektedir. Hipnoterapinin sistematik duyarsızlaştırma üzerinde de etkili olduğu saptanmıştır. Bunların yanında anksiyete bozukluğunun altındaki bilinçdışı etmenlerin yeniden yapılanması ve iyileşmesi için de hipnozdan yararlanılabilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisinde Hipnoz:
Post travmatik stres bozukluğu olan hastalar diğer hasta gruplarına göre hipnotik önerilere daha açıktır. Bilişsel, maruz kalma ve psikodinamik terapilerde yardımcı unsur olarak hipnoterapi gönül rahatlığıyla tercih edilebilir.
Bilişsel yeniden yapılandırma, duygusal dışa vurum ve ilişki yönetimini içeren son yaklaşımlarda ise yüzleşme, itiraf, teselli, yoğunlaşma, konsantrasyon, bilinç, kontrol ve uyumu içeren sekiz prensip çerçevesinde hipnoterapi yapılmaktadır.
Disosiyatif Bozukluklarda Hipnoz:
Disosiasyon hipnozun temel öğelerinden olduğundan, disosiyatif belirti ve bozuklukları düzeltmede fayda sağlayacağı aşikardır. Bu hastalıklar yapıları itibariyle kişilerarası ilişkileri ve hafıza işleyişini etkilediklerinden, daha önceden var olan çoğu problem abartılır. Hipnoz ile teşhis netleşir, psikoterapi kolaylaşır.
Konversiyon Bozukluğunda Hipnoz:
Bu hastaların hipnoz edilebilme kapasiteleri yüksektir. Hipnoz bu hastalarda hem teşhis hem tedavi aracı olarak kullanılabilir. Kendi kendine hipnoz ile hastalar belirtilerini kontrol altında tutabilirler. Hipnoterapide ise önce belirtilerin dinamiği anlaşılmaya çalışılır. İkinci aşamada belirtilerin değiştirilmesi ve yok edilmesi amaçlanır. Belirti tamamen yok edilemediğinde, bir belirtinin kendisinden daha az zarar veren bir başka belirti ile yer değiştirmesi uygun olabilir. Tedavinin son aşaması ise hastanın işleyiş seviyesini maksimuma çıkarmaktır.
Uykusuzluk Tedavisinde Hipnoz:
Uykusuzluk, uykuya dalmakta zorlanma, dinlendirici uyku uyuyamama ve erken uyanma gibi farklı türlerde olabilir. Uykusuzluk, uyum sağlama eksikliği (tıbbi bir bozukluğu içermeyen uykusuzluk) ve psikofizyolojik uykusuzluk olarak da sınıflandırılır.
Uyum sağlamaya dair uyku bozukluklarında uykuyu bozan önemli bir yaşam stresörü vardır. Sınavlara hazırlanmak, sevilen bir yakının kaybı, iş problemleri, önemli bir hastalık teşhisi konması gibi durumları bunlar arasında sayabiliriz. Bunlar genelde geçicidir, ancak devam ederse sıklıkla depresyonun eşlik ettiği kronik uykusuzluğa dönüşebilir. Psikofizyolojik uyku bozukluklarında ise bedensel bir gerginlik ve öğrenilmiş uyku önleyici çağrışımlarla geceleri artan bir uyarılma söz konusudur. Hipnoz tüm bu çeşitler üzerinde doğrudan etkili olarak uykusuzluğu tedavi edebilmektedir. Kendi kendine hipnozu öğrenen hastalar anksiyete ve endişeyi kontrol edip, fizyolojik uyarılmayı azalttıkları ve gevşemeyi sağladıkları ölçüde uykusuzluğu rahatça yenebilirler.
Altta yatan patolojiye ulaşma imkanı da sağladığından, klinik hipnoz uykusuzluk tedavisinde en güvenli ve etkili yöntemlerdendir.
Rahatlama eğitimi ve hipnoz yaşlılık dönemindeki uykusuzlukların tedavisinde de etkilidir.
Psikoeğitim, uyku hijyeni, bilişsel davranışçı terapi, hipnoz ve nüksü önleme stratejilerini içeren ortalama sekiz haftalık tedavi kürleri ile uykusuzluk tedavilerinde tama yakın başarı elde edilebilir.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Hipnoz ve Hipnoterapi Antalya, Lara/Muratpaşa.
Hipnoterapist ve Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.