Akılcı Duygusal Terapi
Akılcı duygusal davranış terapisi (ADDT), Albert Ellis (1913-2007) tarafından geliştirilmiştir. Psikanaliz eğitimi alan Ellis, psikanalizin edilgen yapısı ve yavaş ilerlemesinden dolayı akılcı duygusal davranış terapisini geliştirmiştir.
Başlangıçta akılcı terapi olarak adlandırılan bu psikoterapi yöntemine 1961’ de duygusal yönü vurgulanarak akılcı duygusal terapi denmiş, 1991 yılında davranışçı tarafı da eklenerek günümüzdeki akılcı duygusal davranış terapisi (ADDT) ismini almıştır. Bazı otörler bilişsel-duygusal-davranış terapisi demenin daha doğru olduğunu savunurlar. Çünkü akılcı sözcüğünün kesin bir ölçütü yoktur.
Psikoterapideki temel yaklaşımlardan biri olarak kabul edilen akılcı duygusal davranış terapisinde Sigmund Freud’ un düşüncelerinden çok şey bulmak mümkündür.
Epiktetos’ un, “bizi sorunlu yapan şey yaşadığımız olaylar değil, bizim o olaylar hakkındaki görüşümüzdür “sözü ADDT’ nin özeti gibidir. Akılcı duygusal davranış terapisinde temel ilke, insanların düşüncelerinin, davranışlarının ve duygularının kendisinin kontrolünde olmasıdır. “Birisi bana kendimi bu şekilde hissettirdi” şeklindeki bir düşünce, psikolojik sorunlarda sıklıkla karşılaştığımız bir söylemdir ve Ellis buna şiddetle karşı çıkar. Hiç kimse sizin bir şey hissetmenizi sağlayamaz, her şey sizde biter.
Burada vurgulanmak istenen şudur. İnsanlar kendi gerçekliğini kendisi yaratır ve kişinin davranışının ne olacağını belirleyen kritik faktör de onun gerçeklik algısının ne olduğudur. Dışarısı tarafından değerlendirilen gerçeklik değildir.
Akılcı duygusal davranış terapisi kuramı insanın doğasına oldukça nötr bakar. ADDT’ ne göre tüm insanların içinde bir parça iyilik bir parça da kötülük bulunur. İnsanlarda güçlü arzu ve tercihlerine doğru doğuştan gelen bir eğilim olduğu gibi bunları yapıcı bir şekilde daha iyi hale getirme motivasyonu da vardır. Dolayısıyla insanlar bir yandan akılcı olmaya, bir andan akılcı olmama ve kendini gerçekleştirmeye veya kendisine zarar vermeye programlanmışlardır.
Akılcı duygusal davranış terapisinde insanların kendi davranışlarından sorumlu olduğu varsayılır. Bir davranışın iyi veya kötü olduğuna, kendine ve topluma yararlı veya zararlı olduğuna karar verecek potansiyel tüm insanlarda vardır. Terapide davranış, davranışı yapan kişi ile asla özdeşleştirilmez. Kişinin davranışı kötü de olsa, o davranışı yapan kişi kötü olarak görülmez.
İnançlar, bizim kendimize söylediğimiz şeyler olup, özel bir anlamı olan imge ve sembollerdir. Ellis, inançlarımızın bizim yaşam faaliyetimizi belirlediğini söyler.
Akılcı duygusal davranış terapisinde akılcı ve akılcı olmayan inançlar olmak üzere iki tür inanç olduğu varsayılır. Akılcı inançlar kişinin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olur. Duyguları ayarlayarak daha yumuşak bir hale getirir.
Akılcı olmayan inançlar ise katıdır, kesinlikle olması gerekenleri ve talepleri içerir. Bunları üç kategoride inceleyebiliriz.
1)Kişinin kendisine dayatmaları: “Her koşulda ve her zaman en iyisini yapmalıyım”, “İnsanların sevgisini ve takdirini kazanmak benim için her şeydir”, “Başarısız olursam kötü, yetersiz ve değersiz bir insanım demektir” gibi önermeler.
2)Başkalarına karşı dayatmalar: “İlişkide olup, önem verdiğim insanlar bana karşı her zaman ve her koşulda kibar, adil, düşünceli olmalıdır, aksi taktirde kötü ve değersiz olduklarını ispatlamış olurlar ve cezalandırmayı hak ederler” gibi önermeler.
3)Yaşama ilişkin dayatmalar: “Hayat her zaman bana en iyi olanakları sunmalı, güvenli, kolay ve eğlenceli olmalıdır. Aksi bir durum çok kötü bir şeydir. Ben buna katlanamam ve hayattan hiçbir zevk alamaz hale gelirim” gibi önermeler.
İnsanlar akılcı olmayan inançlarla yaşar hale geldiklerinde şu düşüncelere sahip olurlar.
1)Ayıplamak ya da bazı şeyleri olduğundan kötü olarak algılamak.
2)Engellenmeye tolerans gösterememek, buna bu haliyle katlanamam demek.
3)Lanetlemek, kendine ya da başkalarına değer biçmek, dünyayı tamamen kötü görmek.
4)Aşırı genelleme yapmak, her şeyi bir potaya koymak.
Akılcı olmayan inançlar hem bilinçli hem de bilinçdışı çalıştığından, her zaman farkında olmayız. Bundan dolayı aynı şeyleri tekrar tekrar yapar, seçimlerimizi hep aynı yönde kullanırız. Fonksiyonel olmayan bu felsefe iyice pekişir, olumsuz duygular gerçekmiş gibi yaşanır.
Akılcı duygusal davranış terapisine göre insanların her zaman için bir amaçları vardır. Birçok psikopatoloji bu amaçlar engellendiği zaman olur. Hayatta kalmak, mutlu olmak gibi genel amaçlar zaman içinde bizim başkalarına ifade ettiğimiz şekliyle alt amaçlara dönüşür (kariyer yapmak gibi) ya da aynen olduğu şekliyle kalır. Ortak amaçlardan birisi de sevilmektir. Rahat etmek ve başarılı olmak da spesifik amaçlarımızdandır.
Psikopatolojilerde önemli konulardan biri insanların kendini veya bir başkasını tamamen iyi ya da tamamen kötü olarak görmeleridir. İnsanın kendisi ile davranışı birbirinden ayrıştırılmalıdır. Bir insanın kötü bir davranışı onu her yönüyle kötü, berbat bir insan yapmaz. Global olarak bir değer biçmek yerine, her bir birey koşulsuz olarak kendini kabul etme üzerinde çalışmalıdır.
Akılcı duygusal davranış terapisi (ADDT) ne göre sağlıklı insanlar günlük yaşamlarında çoğunlukla akılcı inançlara ve davranışlara başvururlar. Kesin “meli, malı” lar yerine tercihen biçimindeki düşünce şekli en doğrusudur. Sağlıklı insanların belirgin bir özelliği koşulsuz olarak kendilerini kabul etmeleridir. Tüm mükemmel olmayan yanlarına rağmen kendini olduğu gibi kabul etmek ve psikolojik işlevlerinin sorumluluğunu almak ruhsal açıdan en tercih edilen düşünce biçimidir. Esneklik, açık fikirlilik ve bağnazlığa karşı olma sağlıklı bir felsefedir. Kesinlikle ihtiyacım var demek yerine göreceli olarak düşünmek ve isteklerde bulunmak gerekir. Sağlıklı insan kendine yönelik olmakla beraber bunu başkalarına da yöneltmeyi bilir. Grup içinde sosyal bir şekilde mutlu olmak, mutlu bir şekilde yaşamak istedikleri çevreyi yaratmak için grubun iyiliğine yönelik davranışlarda bulunmak gerekir.
Akılcı duygusal davranış terapisi felsefesinde yaşamdan zevk almak, kendi iyiliğinden yana olmak, sosyal ilgi, kendi yönünü belirleme, insanlara tolerans gösterme, yaşamdaki belirsizlikleri ve kesin olmayan şeyleri kabul etmek, değişmeye açık ve esnek olmak, bilimsel düşünceye değer verme gibi değişik değerler vardır. Kişinin kendi dışında başka bir şeye de kendini adaması önemlidir. Risk alabilmek, mükemmel olmamayı ve ütopik olmamayı vurgulamak da ADDT içindedir.
Hayatında problem yaşayan insanlar, temelde tercihen olan şeyleri kesin bir mecburiyete dönüştürmüş olanlardır. Kaygı, depresyon ve öfke sorunlarında bu durum açıkça görülür. Bu bireyler gerçekçi ve mantıklı olmayan inançlarına sıkı sıkı sarılmış, dokunulmaz bir konu olarak gösterdikleri tercihlerini ve isteklerini kutsal bir emirmiş gibi “meli, malı” ve zorunluluklara dönüştürmüşlerdir.
Akılcı duygusal davranış terapisinde psikoterapist etkili bir öğretmen durumundadır. Terapist danışanı cesaretlendirir, destek olur, ona değişebileceğini aşılar.
ADDT’ nin iki temel amacı vardır.
1)Akılcı olmayan inançlar, böylece de bununla ilgili olan fonksiyonel olmayan duygu ve davranışları ortadan kaldırmak.
2)Danışana akılcı duygusal davranış felsefesini öğretmek.
Akılcı olmayan inançların akılcı bir şekle dönüştürülmesi terapinin özünü oluşturur. Danışanın fonksiyonel olmayan temel felsefesi değiştikçe psikolojik sorunları düzelecektir.
Danışanlar terapi süresince aşağıdaki üç temel amacı başarmalıdırlar.
1)Bozuk düşünce, duygu ve davranışlarından temelde kendilerinin sorumlu olduğunu kabul etmeli, bunun için ailelerini, kültürel yapılarını veya yaşadıkları çevreyi suçlamaktan vazgeçmelidirler.
2)Gereksiz yere canları sıkıldığı zamanlarda, ne düşündüklerini, hissettiklerini ve ne yaptıklarını açıkça görebilmelidirler.
3)Nevrotik bilişlerini, duygularını ve davranışlarını değiştirmek için kararlı ve azimli biçimde çalışmalı, gayret göstermelidirler.
Psikoterapi boyunca danışanın “meli, malı” larına ve buna tahammül edemiyorum şeklindeki ifadelerine odaklanılır. Buradaki amaç tercih edilen şeyler ile meli/malılara dayalı zorunluluklar arasındaki farkı öğretmek, tercihen söz konusu olan şeyleri “hiçbir zaman asla, her zaman” gibi büyük taleplere dönüştürmemeyi sağlamaktır. Bu başarıldığında danışanlar psikolojik açıdan rahatlayacaktır.
Ellis, mutluluğun anahtarı olarak şu inançlara sahip olmayı önerir.
1)Kendimi ben rahatsız ettiğime göre, yine ben kurtarabilirim.
2)Duygusal ve davranışsal problemimi tetikleyen akılcı olmayan düşüncelerimi azaltma kapasitesine sahibim.
3)Kolaylıkla rahatsız olup, hatalar yapsam da farklı şekilde düşünerek, hissederek ve farklı davranarak rahatsızlıklarımı azaltabilirim.
4)Yaşadığım psikolojik sıkıntı, benim gözleyebildiğim ve değiştirebileceğim düşüncelerimi, duygularımı ve eylemlerimi içermektedir.
5)Sıkıntı ve rahatsızlıklarımı düzeltmem için ısrarlı davranıp, çaba göstermeliyim.
Özetle ADDT felsefesinde insanların doğuştan akılcı ya da akılcı olmayan şekilde düşünmeye eğimli oldukları kabul edilir. Sağlıklı insanlar “tercihen” şeklinde düşünürken, diğerleri bunu “talepler” olarak görür. Kesin çerçeveler içinde düşünüp, kendilerini ve başkalarını koşullu olarak kabul edenler ruhsal sıkıntıyla boğuşacaktır. Belirsizlikleri kabul edip, kendimize ve başkalarına toleranslı oldukça, mantıklı düşündükçe ve toplumla ilgili oldukça psikolojik sağlığımız düzelecektir.
Antalya Psikiyatri Merkezi, Psikoterapi Antalya.
Psikiyatrist ve Psikoterapist Filiz Uluhan.