Davranışçı Psikoterapi
İnsanın ruhsal yapısındaki dış katman davranışçı şartlanmalar ve sosyal öğrenmelerden kaynaklanır ve burada oluşan davranışlarımız dışarıdan gözlenen eylemlerimizdir.
Bu davranışların neler olduğu, nerelerde ortaya çıktığı ve nelere neden olduğu gözlemle saptanabilir, fakat altta yatan zihin yapısı davranışçı psikoterapinin konusu değildir.
Davranışlar öğrenilme, modelleme ve taklit yoluyla kazanılan ve tekrarlandıkça refleks haline gelen özelliklerdir.
Davranışlar, topluma uyum sağladığı ve toplumca kabul edildiği ölçüde huzur ve mutluluk getirirken, bazen aile, iş ve toplumsal ilişkilerde sıkıntı yaratmakta, bireyin mutluluğunu engellemektedir.
Davranışlar bireyin mutluluğunun engellediği ve toplum içinde çatışma yarattığı durumlarda, psikoterapinin konusu haline gelir ve tedavi gerektirir.
Davranışçı terapide amaç bireyin yanlış ve hatalı davranışlarını düzeltmektir.
Davranışçı kurama göre, bir davranış ya ailede taklit ve öğrenme ile modellenmekte ya da toplumsal yapı içinde sosyal bir öğrenme ile ortaya çıkmaktadır. Birçok davranış ya deneme yanılma yoluyla ya da doğrudan diğer bireyleri gözlemleyerek kazanılır.
Davranışlar yapıldığında, haz veren davranışlar ve yapıldığında sıkıntı veren davranışlar olarak iki grupta incelenir. Yer, zaman ve ortama göre yapılması veya yapılmaması tercih edilen davranışlar vardır ki, bunlar durumsal davranış olarak adlandırılır.
Davranış içinde patoloji barındırıyor ve kişi bundan muzdarip oluyorsa, psikiyatri ve terapinin konusu olur.
Duygudurum bozuklukları, yeme bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, somatoform bozukluklar, anksiyete bozuklukları ve kişilik bozukluklarının temelinde bireysel deneme-yanılma yöntemleri ve hatalı sosyal öğrenmelerin yattığı kabul edilir. Hatalı ve çarpık öğrenmeler tekrarlandıkça pekişmekte ve zaman içinde klinik tablolara sebep olmaktadır.
Davranışlar her zaman salt öğrenilmiş süreçler olmayıp, çok mantıksız ve anlamsız görünen bazı davranışların altında, koşullu şartlanmalara bağlı koşullu refleks gelişimi yatar.
Koşullu şartlanmalar özellikle yeme bozuklukları, anksiyete bozuklukları ve cinsel işlev bozukluklarında rol oynarlar.
Ciddi bir trafik kazasından kurtulan birinin taşıtlara binememe fobisi geliştirmesi, beyaz bir hayaletle korkutulan bir çocuğun, ileride beyaz saç ve sakaldan korkması, herhangi bir ortamdan enfeksiyon kaparak ağır zatürree geçiren birinin, daha sonra aşırı temizliğe yönelmesi, ilaç içerken suyu genzine kaçırıp boğulma tehlikesi geçiren birinin, denize girememesi gibi psikopatolojiler koşullu uyarılara bağlı gelişen refleks davranış kalıplarıdır.
Antalya Psikiyatri, Psikoterapi ve Danışma Merkezi'mizde danışan müracaatlarında psikopatolojinin altında koşullu veya koşulsuz şartlanma saptarsak tedavide davranışçı terapi yöntemini öneriyor ve kullanıyoruz.
Davranışçı terapi doğrudan davranışı düzeltmeyi hedefler. Davranışın oluşumunu belirleyen zihinsel süreçler, dinamik çatışmalar ve/veya varoluşsal kaygılar dikkate alınmaz.
İnsan aslında şartlanmış reflekslerden oluşan bir mekanizma gibi çalışmaktadır. Görünürde hiçbir ilgisinin olmadığı düşünülen bir koşullu uyarıcı etki, ilgisiz bir sonuç doğurabilmektedir. Fakat her zaman şartsız uyaranın yanında onunla eşleşmiş bir şartlı uyaran bulunabilir.
Beyin ve zihin milyarlarca uyaran altında genel olarak hazza ulaşmak ve elemden kaçma ilkesini temel alır. İnsan, davranışlarında aşağıdaki tarzları gösterir;
1-Yürümek, koşmak, konuşmak, otomobil kullanmak gibi herhangi bir eyleme yönelten nötr davranışlar
2-Cinsellik, okuma, müzik dinlemek, film izlemek gibi hazza yönelik davranışlar
3-Devamlı çalışmak, devamlı temizlik, devamlı ütü yapmak gibi sıkıntı veren davranışlar
4-İşe gitmemek, sorumluluk altına girmemek gibi yapmaktan kaçınarak haz aldığımız davranışlar
5-Sınava girmemek, okuldan kaçmak gibi kaçınarak sıkıntı duyulan davranışlar
6-Yapıldığında hem haz, hem elem veren davranışlar
7-Kaçınıldığında hem haz, hem elem veren davranışlar
8-Kumar gibi kişiye haz verdiği halde patolojik olan davranışlar
9-Hastaya elem verdiği halde normal olan davranışlar
Davranışçı psikoterapide bireyi rahatsız eden ve/veya klinik açıdan patolojik olduğu bilinen davranışların düzeltilmesi hedeflenir. Bireyler bazen normal davranış örüntülerine sahip olsalar da, davranışlarını geliştirmek ve daha kaliteli bir yaşama kavuşmak için de terapiye başvurabilmektedir. Davranışçı terapi, bu noktada da yardımcı olabilir.
Terapide ilk hedef danışanın normal davranışlarıyla, sorunlu davranışlarını ayırt etmektir. Hastayla işbirliği halinde sıkıntı yaratan davranış tespit edilir ve bu davranışı değiştirmeye yönelik tedaviye geçilir.
Asansör korkusu, uçak korkusu, yükseklik korkusu, böcek korkusu, köpek korkusu gibi spesifik korkular, grup içinde konuşamama, lüks bir restoranda yemek yiyememe gibi sosyal fobiler, vajinismus, erken boşalma, sertleşme bozukluğu gibi cinsel fonksiyon bozuklukları, sigara, alkol ve madde bağımlılığı gibi alışkanlıklar davranışçı terapilerle tedavi edilebilir.
Davranışçı terapide, kaçınılan bir davranışla yüzleşmek hedeftir. Davranışlar genel olarak yapmak zorunda hissettiklerimiz ve yapmamak zorunda hissettiklerimiz şeklinde iki türlüdür. Yapmak zorunda hissettiklerimiz şartlı refleks ya da kompulsif bir davranış, yapmamak zorunda hissettiklerimiz yapınca sıkıntı, korku ve bunaltı hissedilen kaçınma davranışlarıdır. Her iki durumda da, kişi tersini yaparak korktuğu durumla yüzleşmeli ve korkusunun anlamsız olduğunu görmelidir.
Kirlenme korkusuyla kapı kollarına dokunamayan obsesif kompulsif bir hastayı, önce dokunamadığı nesneye dokundurarak onu korkusuyla yüzleştirmek, sonra da ellerini yıkama isteğini engelleyerek ikinci bir yüzleştirme terapinin aşamalarıdır.
Obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozuklukları, sosyal fobi, özgül fobi ve agorafobi tedavisinde davranış hedefleri, en hafif halden kademeli olarak ağır hallere kadar uzandırılır.
Örneğin: Topluluk önünde konuşamama fobisini yenerken, kademeli olarak kapı önünde ve asansörde komşu ile selamlaşma ve konuşma, minibüste para üstünü isteme gibi ritüeller tamamlanarak, asıl sorun olan toplum önünde konuşamama korkusu yenilebilir.
Kendi içsel zaaflarını aşmış bir terapistin davranış ve duygulanımıyla rol model olması, tedavide çok önemlidir. Danışan çoğu zaman psikoterapistinin model olarak gösterdiği davranış ya da tepkileri kopyalar.
Hipnotik trans altında hipno-drama çalışmaları, davranış provaları yapmak açısından önemli fayda sağlar. Nefes egzersizleri, kas gevşeme teknikleri ve olumlu imaj çalışmaları, terapide aşama aşama uygulanır. Özellikle panik bozukluk, sosyal fobi, özgül fobiler ve anksiyete bozukluklarında bu çalışmalar önemli yer tutar.
Günlük aktivite programları hazırlamak, aktif dinleme eğitimleri ve kendini ödüllendirme de, davranışçı terapi teknikleri arasındadır.
Davranışçı psikoterapi, Antalya psikiyatri merkezi olarak kliniğimizde tercih edilen ve sıklıkla kullanılan bir psikoterapi yöntemidir.
Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.