Sanat ve Psikiyatri
İnsanların uyum ve dengeli bir yaşam sürdürebilmelerinin temel araçlarından biri sürekli bir yaratıcılık süreci içinde olmalarına bağlıdır. Bu yaratıcılıklarını ne kadar özgür kullanabilirlerse o denli uyumlu olmaktadırlar.
Özgürlüğün kısıtlanması kişinin kendi yaratımlarıyla yeni çözüm yolları bulmasını engeller, bu engelleme iki tür çözümü getirir.
1) Kişi kendi çözümleri ile uyum sağlayamadığından boyun eğme (soumission) mekanizmasını kullanır. Başkalarının benzer durumlarda kullandığı yolları taklit ederek uyumunu sağlamaya çalışır. Bu tür uyum stili başlangıçta çözüm olsa da, böyle çözümlerin sık kullanılması kişinin yaratıcılığını yok eder, kendi kişilik özellikleri silikleşir ve giderek kendisine yabancılaşan bir kişilik gelişmesine yol açar.
2) İkinci çözüm yolunda kişi özgürlüğünün sınırlanma derecesine bağlı olarak sınırlı özgür yaratımlar kullanarak uyum çabaları gösterir. Yine sınırlamalardan dolayı uyumsuz davranışlar ortaya çıkabilir.
Ruhsal sorunlar kişilik ve akıl bağımsızlığından ödün verdikçe görünür hale gelmektedir. Tüm bu baskılama ve ödünler neticesi boyun eğme ve gerileme (regresyon) ortaya çıkabilmektedir.
Regresyon sonucu psikotik uyumlar gelişebilmekte, ego dağılması kişilik bölünmesi gibi süreçlerin dışa yansıyan ve patolojik kabul edilen gösterileri ile son derece uyumlu görünebilmektedir.
İnsanların yaşam döngüsü ruhsal ve fiziksel dengelerini tehdit eden içsel ve/veya çevresel tehditlerle doludur. Kişi kendisini tehdit eden tüm yıkıcı güçlere rağmen pozitif bir bakış açısıyla varlığını uzatmak ve geliştirmek çabasında olmalıdır. Bu çaba insanın yaratıcı olmasına sebebiyet verir. Yaratma eğilimi elemanter dürtüler ve engeller veya hemen doyuma ulaşmanın karşısındaki yasaklar arasındaki çatışmalarla kendini oluşturur.
Diyebiliriz ki, içgüdüsel hayat, yaratma sürecinin oluşabilmesi için gerekli dinamikleri canlandıran temel bir kuvvettir.
Freud'a göre insan davranışları birincil ve ikincil süreçler üzerinden ortaya çıkmaktadır.
Birincil (primer)süreç yapısal kurama göre id'ten kaynaklanır ve tümüyle haz ilkesine yöneliktir. Egonun normal davranışı ise gerçeklik ilkesine bağlıdır ve ikincil (sekonder)süreç olarak adlandırılır.
İd'ten kaynaklanan isteklerle ortaya çıkacak olan bir davranış herhangi bir etken tarafından baskılandığında çatışma ortaya çıkar ve kişinin ego yapılanması yeterince güçlüyse, id tarafından yönlendirilen bu davranışın gerçekleşmesi engellenir. Bu engelleme sonucu duyulan anksiyete bir takım savunma düzenekleri ile ya toplum normallerine daha uygun bir davranış haline dönüştürülür ya da bir rahatsızlık belirtisi olarak organize olur.
Bilinçdışına atılan bastırılmış duygular yüceltme (Sublimasyon) ile bilinç düzeyine çıkarılıp, fantezi kurma yoluyla işlenmekte ve cinsel arketipal semboller şeklinde organize olmaktadır. Bu semboller bir sanat ürünü olarak (resim, heykel v.s) kendini göstermektedir.
Psikopatoloji ile sanatsal yaratıcılık arasındaki ilişki, tüm insanlık tarihi boyunca araştırılmış ve tartışılmıştır.
Yüksek yaratıcı özellikleri bulunan sanatçıların intihar eğilimli kişilik bozuklukları başta olmak üzere birçok psikopatoloji taşıdıkları bilinen gerçeklerdendir. İki uçlu bozukluk en sık rastlanan psikopatolojidir.
Hastalara yaptırılan spontan çizimlerin tanı, tedavi takibi, tedavi ilişkisini kolaylaştırma yönünden faydalı olduğu tüm psikiyatri akımlarınca kabul edilmektedir. Tiyatro, müzik, plastik çamuru ile oluşturulan ürünler psikopatolojinin tanı, izlem ve tedavisinde hekimlere yardımcı materyaller olabilmektedir.
Unutulmamalıdır ki, katartik süreçlerin yeterince yaşanabilmesi ruhsal rahatsızlıklar açısından belirgin koruyuculuk sağlayabilir ve psikopatoloji sürecinde bireylerin yarattıkları ürünler hem onların ruhsal sağlıklarına katkıda bulunabilir, hem de çevre ile iletişimlerini sağlar. Bir ürün oluşturma kişinin ego gücüne katkı yapar ve üretilen somut nesne kişinin gerçeklikle bağlantı kurup, sürdürmesine yardımcı olabilir.
Psikiyatri Uzmanı Filiz Uluhan, Psikiyatri Antalya, Psikoterapi Antalya.