Depresyona Neden Girilir, Kimler Girer
Bazı yaşam olayları, kişilik özellikleri, düşünce yapıları ve inançlar, yetiştirilme tarzı, duygusal bozukluklar gibi faktörler kişilerin depresyona yatkınlığını arttırmakta, depresyona girmeyi kolaylaştırmaktadır.
Yaşamın ilk yılları insan psikolojisi üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bu yıllarda özgüven, özsaygı problemi yaratacak davranışlara maruz kaldıysanız depresyona girme olasılığınız artacaktır. Ebeveynlerin ve yetişkinlerin hatalı davranış ve sözlerinin çocuğun bilinçdışında kolaylıkla yerleşmesi ve bir ömür bazı psikolojik ve duygusal sorunlara yol açması mümkündür. Bilmeden ya da farkında olmadan çocuklarımızın zihinlerine yerleştirdiğimiz yüzlerce yanlış söylemimize birkaç örnek verecek olursak;
- Çocuğunuz elindeki sütü yeni halınıza döktü, o kızgınlıkla “Beceriksiz çocuk, yeni halımızı mahvettin” dediniz.
- Çocuğunuz diğerlerinden daha iştahlı ve kilolu. “Umarım yaşamın boyunca şişman ve biçimsiz olmazsın” lafı dilinizden düşmüyor.
- Çocuğunuza kardeşini örnek gösteriyor, “Neden sen de onun gibi akıllı ve çalışkan değilsin?” diyorsunuz.
- Öğretmeniniz sık sık “Çeneni kapalı tut, yaramaz çocuk” diye azarlıyor.
- Sporda başarısız çocuğunuza her fırsatta, “Ben senin yaşındayken okul takımının kaptanıydım” diyorsunuz.
- Çocuğunuz karnesinde kırık not getirdi. “Vah vah, benim çocuğum zayıf not alır mı?” diye üzüntü ve kızgınlığınızı dile getirdiniz.
- Çocuğunuza sık sık aptal, sakar, uyuşuk, tertipsiz, beceriksiz, dikkatsiz, yeteneksiz olduğunu söyleyerek cesaretini ve motivasyonunu kırıyorsunuz.
- Çocuğunuzun yaramazlığından bunaldınız, “Umarım senin çocuğun da sana benzer, böylece ne çektiğimi anlarsın” dediniz.
Başarılı olamayacağı, başkalarıyla boy ölçüşemeyeceği, sevilmediği, değer verilmediği, yetersiz ve güçsüz olduğu fikri bilinçdışında yer eden çocuk yetişkin dönemde kendisini geri çekecek, hiçbir şey yapamayacağı, başaramayacağı düşüncelerine sahip olacak, yaşamda amaçlar edinemeyecek, hayal kırıklıklarıyla boğuşacak, depresyona programlanmış bir aday olacaktır.
Bazen de zirveye ulaştığınız anda depresyona girmek kolaylaşır. İlerisi için planları kalmayan, ulaşacak başka bir yer olmadığını düşünen kişiler depresyona girebilir. Günlük amaçlar kaybolduğunda kişiyi bekleyen yazgı depresyondur. Hedefleriniz her zaman fiilen başardığınız şeylerin üzerinde olmalı, her yeni günde harekete geçecek bir hedefiniz bulunmalıdır. Mutlu olmak için hiçbir zaman zirveye ulaşmayı beklemeyin. Zirve yolundaki her adımın tadını çıkarmayı bilirseniz gerçek mutluluğu yakalar, depresyondan korunursunuz. Amaçsızlık ve başarısızlık döngüsünün depresyona götürdüğünü unutmayalım.
İletişimsizlik de büyük bir depresyon nedenidir. İletişim kuramayan insanlar depresyona girebilirler. Televizyon, bilgisayar, sosyal medyanın bireysel yalnızlığına sürüklenen insanlar iletişim yeteneklerini kaybetmekte, duygularını gerçek anlamda paylaşamamakta, bu da bilinçdışı tecrit edilmişlik hissiyle kırgınlık yükleyerek depresyon nedeni olabilmektedir. Bu sorun günümüzde psikiyatrik açıdan ilk sıraları paylaşır olmuştur.
Aşırı koruyucu ebeveyn olarak el bebek, gül bebek çocuk yetiştirmek de depresyona zemin hazırlamaktır. Çocuklarımızı aşırı derecede sakınmak, onları yaşamın gerçeklerinden uzaklaştırmakta, mücadele etmeyi, savaşmayı öğrenememelerine yol açmaktadır. Bu çocuklar yalnız kaldıklarında kolaylıkla depresyona girebilirler. Çocuklarımıza kendi ayakları üzerinde durmayı, kendi kendine başarabilmeyi öğretmek depresyondan koruyacaktır. Çocuklarınız için hayatı çok kolaylaştırmanız aslında kötülüktür. Bağımlı kişilik sahibi olan çocuk ileride sorumluluk alamayacak, sorumluluk altında ezilecek, yarışamayacak, kolaylıkla vazgeçecek ve depresyona girecektir.
Önünüzde yapacak çok iş var ve gözünüzü korkutuyor. Birçok şeye siz el atmazsanız yürümeyeceğini düşünüyor, her şeyi idare etmeye çalışıyorsunuz. İş baskısı altında bunalırken, kendinize ve ailenize zaman ayıramıyorsunuz. Kapıldığınız iş girdabı bitkinlik ve zihinsel yorgunluk yapabilir, depresyona girmenizi kolaylaştırır.
Bunun tam tersi de depresyon nedeni olabilmektedir. Yapacak bir şeyi olmayanlar kolayca depresyona girebilirler. Hangi yaşta olursanız olun aktif bir yaşam sürüp, kendinize göre amaçlarınızın bulunması depresyondan koruyucu olacaktır. Kendini yalnız ve amaçsız hissettiğinizde depresyon kapınızdadır. Umutsuz ve amaçsız bir yaşamı aktif ve heyecanlı bir maceraya çevirip, sıkıntıyı atmanız depresyonun ilacıdır.
Üst üste trajedik yaşam olaylarıyla karşılaşmanız depresyona girmenize neden olabilir. Psikiyatrik araştırmalarda yakın akraba ölümü, boşanma, ayrılık gibi etkenler önemli stres faktörü olarak öne çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda olayı yadsımak, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmak depresyona zemin hazırlayabilir. En doğrusu, durumla gerçekçi biçimde yüzleşmek, acı zamanı acıyı, güzellik zamanı güzellikleri yaşamayı bilip, yılgınlık ve umutsuzluğa düşmeden yaşamla ilgilenmektir. Yas havasından çıkmamak depresyona sokacaktır.
Kendisini değerli görmeyenler kolaylıkla depresyona girebilir. Çoğu kez ebeveynleri tarafından aptal, beceriksiz, şişman, akılsız, yaramaz gibi söylemlerle aşağılanan çocuklar kendilerini değersiz görme eğilimine girerler ve ileri dönemlerde depresyona yatkın olurlar. Bir insanın olumlu yönlerini vurgulamak yerine hata ve kusurlarını öne çıkarmak bireyin kendine olan güvenini sarsmakta, kendini değerli görmemek de depresyona neden olmaktadır.
Ulaşılmaz hedefler, çok yüksek ve mükemmele yatkın standartlar benimsemek, tersi gerçekleştiğinde büyük hayal kırıklıkları yaratır. Aşırı mükemmeliyetçilik depresyona girmeyi kolaylaştırır.
Çocuklarınızı kendilerini suçlu hissedecek şekilde yetiştirmeniz depresyon nedeni olabilmektedir. “Yaramazlık yaptığın için hastalandım”, “Ders çalışacağın yerde sinemaya gitmeseydin…….olmayacaktı”, “Sana aldığımız özel derslerden dolayı paramız kalmadı” gibi söylemler çocuklara suçluluk duygusu aşılar, vicdani açıdan borçlu hissederek huzursuz olurlar. Suçluluk duyguları derinleştiğinde de depresyon kapınızdadır.
Şu kişiler depresyona kolay girerler.
1)Şizofreni, bipolar bozukluk benzeri duygusal bozuklukları olanlar.
2)Alkol, ilaç ve madde bağımlıları.
3)Takıntı ve saplantıları olanlar.
4)Yalnız yaşayanlar.
5)Özgüven problemi olanlar.
6)Hormonal bozuklukları olanlar.
7)Beslenme düzeni bozuk olanlar.
8)Aşırı stresli iş sahibi olanlar.
9)Büyük adaletsizliğe uğrayanlar.
Bir çok hastamızın, “Sen boğulurken etrafındaki herkesin nefes aldığını görmek gibi” dediği depresyona hiç girmemeniz, umudun hiç bitmemesi dileklerimizle!...
Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.