Depresyon Tedavisinde Kişilerarası Terapi
1970’ li yıllarda majör depresyon tedavisi için geliştirilen kişilerarası ilişkiler terapisi, pragmatik (işe yönelik, sonuç odaklı), sınırlı süreli bir psikoterapi yöntemi olup, günümüzde yineleyici depresyon ve bipolar (iki uçlu) duygu durum bozukluğu tedavisinde de etkin biçimde kullanılmaktadır.
Kişilerarası ilişkiler terapisi, depresyon oluşumu ve depresyon tedavisinde interpersonel (kişilerarası) ve psikososyal etkenler ile bağlanma kuramını temel alır. Kişilerarası yaklaşım, ruhsal bozukluklarda içsel zihinsel süreçler yerine yaşanılan sosyal ilişkilere ağırlık verir. Bowlby’ nin bağlanma kuramında ise insanların içgüdüsel olarak diğer insanlarla güçlü bağlanmalar kurma ihtiyacında oldukları ve bu kişilerden ayrılmaya direnç gösterdikleri ileri sürülür.
Bu iki görüş birleştirilerek depresyon tedavisinde yeni bir çığır açılmış, depresyonun psikososyal yönüne ağırlık verilmiştir. Yakın ilişkilerin, sosyal desteğin depresyona karşı koruyucu olduğu, maddi ve manevi kayıplara karşı stresi azalttığı açıktır. Evlilik ve ilişki sorunları ile depresyon arasındaki karşılıklı ilişki belirgindir.
Depresif belirtiler hastanın iletişimini bozup, aktivitesini azaltıp, sosyal yaşamını olumsuz etkilerken, sosyal roller ve ilişkilerde yaşanan sorunlar da depresyona eğilim yaratmaktadır. Yani, depresyonun olduğu yerde kişiler arası ilişki sorunu, kişiler arası ilişki sorununun olduğu yerde depresyon riski artmaktadır.
12-16 hafta süren kişilerarası ilişkiler terapisi ile depresyon tedavisinde ilişki sorununa ve depresif belirtilere odaklanılır. Kişilik bozuklukları ve erken çocukluk sorunları gibi kronik problemler terapi dışında tutulsa da sosyal beceriler arttıkça ve ilişki problemleri azaldıkça kronik sorunlarda da kendiliğinden düzelme olur.
Bu psikoterapi yönteminde depresyonu tedavi ederken, hastaya hiçbir suç yüklenmez. Depresyon tamamen diyabet, hipertansiyon, grip gibi bir hastalık olarak kabul edilir ve hasta depresyon belirtileri ile depresyon tedavisi hakkında bilgilendirilir. Depresyona tedavi edilebilir tıbbi bir hastalık gözüyle bakılır. Terapi boyunca hasta kaybettiği sağlıklı rolü kazanmak için sorumluluk alarak çaba gösterecek, zaman zaman tedavinin seyri depresyon derecelendirme ölçeği uygulanarak izlenecektir.
Depresyon tedavisinde kişilerarası ilişkiler terapisini uygularken burada ve şimdiye odaklanırız. Güncel yaşantı, ilişki ve belirtiler ana konumuzdur. Zaman zaman geçmiş ilişkilerde tekrarlanan hatalar ele alınabilir.
Depresyon tedavisinde kişilerarası ilişkiler terapisi, hastaların duygularını ifade etmesini, anlamasını ve gerektiğinde kontrol edebilmesini sağlar. Bazı hastalarca farkına varamayacakları kadar kısıtladıkları öfke, üzüntü, sevgi, nefret, sevinç gibi güçlü duyguları serbest bırakılıp, anlaşılır hale geldiğinde tedavide önemli bir mesafe alınmış demektir. Kişilerin değiştiremeyeceği konularla ilgili acı veren duygulanımları fark ederek kabullenebilmeleri, kişilerarası ilişkilerde yeni bir yol açacak, danışan, ilişkilerinde yeni ve olumlu duygulanımlar yaşayacaktır.
Hastanın ilişkilerindeki iletişim sorunları depresyon tedavisinde kilit durumundadır. Bireyin ilişkilerindeki rol çatışmaları, kullandığı belirsiz ve dolaylı ifadeler, karşı tarafın onun düşünce ve isteklerini anladığı varsayımı, karşı tarafı yanlış anlamak, herhangi bir sorunda iletişimi tamamen kesmek en önemli iletişim problemlerindendir.
Kişilerarası ilişki terapisi ile depresyonu tedavi ederken danışanın terapi ve terapist ile ilgili tüm duygu, düşünce ve davranışlarını, özellikle de olumsuz olanları bastırmadan ifade etmesini isteriz. Bu, danışanın diğer ilişkilerindeki yanlış beklenti ve algılarını bize gösterecektir.
İlişkisel sorunları olan, sosyal işlevselliği fazla bozulmamış, anksiyete-depresyon, stres-depresyon ilişkisi olan, orta ve ağır depresyon tedavilerinde kişilerarası ilişkiler terapisi başarı ile kullanılabilir.
Depresyona eşlik eden panik bozukluk, ağır sosyal yetersizlik, ağır uyku sorunları olan hastalar ise terapiden daha az yararlanırlar.
Depresyon tedavisinde kişilerarası ilişkiler terapisi uygulanırken, depresyonun tıbbi bir hastalık olduğuna özellikle vurgu yapılır. Depresyon hastanın zayıflığından, kişilik problemlerinden, kişisel hatalarından, günahlarından kaynaklanmamakta, tıbbi ve tedavi edilebilir bir hastalık olarak nasıl soğuk algınlığında ateş, öksürük, boğaz ağrısı, halsizlik gibi belirtiler oluyorsa depresyonda da umutsuzluk, karamsarlık, iştahsızlık, yaşama karşı ilgisizlik gibi belirtiler olacak, bunlar da tedavi ile düzelecektir. Hasta hiçbir şekilde, durumundan dolayı suçluluk duymamalıdır.
Komplike yas, kişilerarası ilişkilerde yetersizlikler, depresyonu tedavi ederken terapinin ana konuları olacaktır. Psikoterapi boyunca “burada ve şimdi” ye odaklanılacak, hastanın güncel ilişkileri hakkındaki duyguları konuşulacak, ilişki biçimlerinde uygun değişiklikler yapılması sağlanacaktır.
Çatışmalı ilişkilerde, üzüntü, kızgınlık gibi duyguların hasta tarafından fark edilebilmesini sağlamak, bu kötü duygularla baş etme becerilerini kazanmak depresyon tedavisindeki diğer psikoterapi amaçlarındandır.
Özetle, depresyon gelişimi ve depresyon tedavisinde şu özelliklere her zaman dikkat edilmelidir.
1)Kişiler arası ilişki sorunları depresyona neden olabilir. Tedavide ilişki sorunlarının çözümlenmesi büyük önem arz eder.
2)Suçluluk duygusunun depresyon gelişiminde önemi büyüktür. Tedavide suçluluk duygusu mutlaka yok edilmelidir.
3)Sosyal destek ve yakın ilişkiler depresyonla kuvvetli ilişki içindedir.
4)Olumlu ya da olumsuz yaşantıların yarattığı duygu durumun hasta tarafından farkındalığının elde edilmesi depresyon tedavisinde önemlidir.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Depresyon Tedavi Merkezi Antalya, Lara/Muratpaşa.
Psikiyatrist ve Psikoterapist Filiz Uluhan.