Okul Çağı Çocuklarında Depresyon
Depresyon her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Aileler çoğu kez bu yaştaki çocuklarda depresyon görülebileceğine inanmadıklarından, çocukların tanı alması gecikebilmektedir.
Aslında okul çağı çocukları tedaviye karşı uyumlu ve sorumlu davranmakta, bunun sonucunda da başarılı neticeler alınmaktadır. Çocukların gelişimsel özellikleri dikkate alınarak uygulanacak aile ve oyun terapileri tedavinin temelini içerir.
Okul çağı çocuklarının yaklaşık %2’sinde depresif bulgulara rastlanmaktadır. Eğer ailede depresyon öyküsü varsa risk %10-15’e yükselir. Ebeveynlerde alkol ve madde bağımlılığı, 12 yaşından önce ebeveyn kaybı, kronik hastalıklar, boşanma, anne baba çatışması, ebeveyn çocuk çatışması, travma ve çocuk istismarı gibi etkenler varsa depresyon riski artmaktadır.
Bazı durumlar özellikle çocuklarda, depresyonla karıştırılabilmektedir. Bunların başında herhangi bir uyum bozukluğu gelir. Uyum bozukluğunda depresif bulguların başlangıcına denk gelen spesifik bir stres ya da önemli bir değişim mevcuttur. Ailenin taşınması, okul değiştirme, ebeveyn ayrılığı, ağır bir kaza, ameliyat gibi travmatik durumlar, uyum bozukluğuna sebep olabilir. Çocuğa yakın birinin ölümü de uyku problemi, içine kapanma gibi depresyon belirtileri yaşatabilir. Aslında bu normal yas reaksiyonudur.
Ayrılık anksiyetesi bozukluğu dediğimiz, çocuğun bağlı olduğu birinden ayrılma durumunun yarattığı endişe, üzüntü, uyku sorunları gibi bulgular da depresyon ile karışabilmektedir.
Asıl konumuz olan major depresyon bulguları ise çocuklarda da ergen ve yetişkinlere göre farklı değildir. Major depresyon diyebilmek için depresif ya da asabi ruh hali ve önceden zevk aldığı aktivitelere ilgi azalmasının en az 2 haftadır devam ediyor olması gerekmektedir. Ayrıca aşağıdaki bulguların en az 4’ü bulunmalıdır.
1-Uykusuzluk ya da aşırı uyku gibi uyku bozukluğu
2-Kilo ya da iştahta farklılaşma
3-Konsantrasyon sorunları
4-İntihar düşüncesi, ölümle ilgili duygular
5-Bitkinlik, yorgunluk, enerji azlığı
6-Aktivitede gözlenebilir derecede değişim
7-Değersizlik hisleri
8-Orantısız suçluluk hissi
Distimi ise bulguların şiddetti ve sürekliliğine göre depresyondan ayrılmaktadır. Belirtiler aynı olmakla birlikte, depresyonda bulgular distimiye göre daha şiddetlidir ve birkaç ay sonra hafifler. Distimide ise bulgular daha hafif olup, kronik seyirlidir. Fakat çoğu kez karıştırıldığı gibi distimi, major depresyonun hafifi gibi algılanmamalıdır. Distimi, uzun süreli kronik depresif davranışlara neden olan sıkkın bir ruh halidir. Distimi aşağıdaki bulguların en az ikisinin yılın çoğu gününde ve günün çoğu zamanında görülmesidir. Bu bulgular:
1-İştahsızlık ya da aşırı yeme
2-Uyku bozuklukları
3-Bitkinlik, yorgunluk, enerji azlığı
4-Düşük öz saygı
5-Karar vermede zorlanma, konsantrasyon eksikliği
6-Umutsuzluk hisleri, hayattan ve daha önce yapmaktan zevk aldığı şeylerden zevk alamama
Distimi, çoğu kez doğuştan gelen bir durum ya da karakter veya kişilik tarzı ile de karıştırılmakta, huysuzluk gibi değerlendirilmektedir.
İki uçlu duygu durum bozukluğu dediğimiz bipolar afektif bozukluk da, bazen sadece major depresyon olarak tanı alabilmektedir. Kalıtımsal özeliklere sahip bu hastalık, %20 çocukluk döneminde başlasa da tanının konması ileri yaşlara kalmaktadır.
Siklotimi ise iki uçlu duygu durum bozukluğuna benzemekle birlikte onun kadar şiddetli olmaması ve kronikliğinin değişkenliğiyle tablodan ayrılır.
Çocuklarda depresyon değerlendirmesi yaparken, onların fiziksel, duygusal ve psikolojik değişkenlerini dikkate almak gerekir. Okul çağı çocukları, düşünceleri üzerine daha odaklanmışlardır. Ağrı, acı ve diğer somatik şikâyetlerini anlayabildikleri depresif ifadelerle belirtirler. Bu ifadeler ise onların gelişimsel kapasiteleri ile sınırlıdır. Çoğu kez ifade sıkıntısı çekilir. Çocuklar ayrıca duygusal durumlarında değişkenlik ve istikrarsızlık yaşarlar. Bu sebeple tek bir görüşme ile tanı koymaktan kaçınmalıdır. En doğrusu birkaç gün üst üste birkaç kez görüşmektir.
Çocuklar bazen depresyonlarını artan sinirlilikle ifade edebilirler. Bu da aksilik ve davranış problemi ile karıştırılabilir. Yaşın büyümesiyle birlikte depresif görünüş ve somatik şikâyetler daha seyrek görülürken, umutsuzluk, haz yetisinde kayıp (anhedonia), psikomotor gecikme ve sanrılarda artma gözlenir.
Okul çocuğunun değerlendirilmesinde yüz ifadesi, beden duruşu gibi sözel olmayan iletişim şekilleri çok önemlidir. Kilo kaybı, uyku bozuklukları, iştah kesilmesi ve yemek yememe sıklıkla görülen bulgulardır. Çocuğun okul performansı kötüleşir, derslerine ve ödevlerine karşı ilgisizlik gösterir.
Bazen intihar davranışı da gerçekleştirilebilir. Bu durum daha çok taciz, ihmalkârlık ve şiddete maruz kalmış çocuklarda görülür.
Depresif çocuklar ruhsal durum muayenelerinde kederli görünür, ağlarlar, yavaş hareket ederler, monoton bir sesle konuşurlar, umutsuzdurlar. Baş ve mide ağrıları gibi somatik şikâyetler tabloya eşlik edebilir. İleri yaşlarda düşük özsaygı, ilgisizlik, sinirlilik, kendilerine ilişkin hayal kırıklıkları sıktır.
Tedavide her çocuğun kendi aile, okul ve kültürel çevresi bağlamında değerlendirilmesi gerekir. Klinik olarak ağır bir depresyon yoksa psikoterapi ilk tercih olmalıdır. Terapinin yetersiz kaldığı durumlarda ilaç tedavisi eklenmelidir. İlaç kullanmak durumunda kalan çocuklar çoğu kez hap aldıkları için kendilerini akranlarından farklı ve daha aşağıda hissetmektedir. Psikoterapist bu konuya özellikle dikkat etmelidir.
Çocuklarda bireysel psikoterapinin temelini oyun terapileri oluşturur. Oyun terapilerinde, iletişim kurabilmek için çeşitli oyunlar kullanılır ve bu sayede terapötik bir çerçeve sağlanır. Bu oyunlarda bastırılmış duyguların ifade ettirilmesi ya da istikrarsız duyguların kontrol edilmesi hedeflenir. Çocuğun duygularını oyun sırasında keşfetmek güvenli bir yaklaşımdır. Oyunlar, oyun oynama hünerlerini geliştirmeye yönelik tasarlanmıştır ve çocuğun fantezilerini kullanmayı teşvik eder. Yaratıcı oyunlar sayesinde çocuğun kabul edilemez duyguları açığa çıkarılır ve bunun alternatif düşünceleri gösterilir.
Oyun terapisinin, okul çağı çocuklarındaki hedef kavrayış değil hâkimiyet geliştirmektir. Hedef, kişilik değişimi değil, davranışsal değişimdir. Çocuğun bireysel terapisinin yanı sıra, ebeveynler için çift terapisi ve tüm aile bireylerini kapsayan aile terapisi de tedavide önemli yer tutar.
Biz de, çocuklarınızın depresyon ve diğer ruhsal sorunlarında oyun terapilerine özel önem veriyoruz. Antalya psikiyatri, psikoterapi ve ergen danışma merkezi olarak çocuk psikologlarımız, psikiyatr gözetiminde oyun terapilerini tedavi amaçlı kullanmaktadır. Oyun terapilerini aile ve çift terapileriyle de destekleyerek kalıcı çözümü hedefliyoruz.