Psikiyatrik Tanı Ve Tedavi
Psikiyatri, yani ruh sağlığı ve hastalıkları tıbbın ana dallarından biridir. Kişinin zihinsel ve duyusal yetileri, davranış gelişimi ve bu davranışların çevreye uyumuyla ortaya çıkan bozuklukların tanı ve tedavisiyle uğraşır. Psikiyatrinin ana konusu beyin ve ruhsal yapıdır.
Anadolu'dan çıkan tıbbın atası Hipokrat (M.Ö 460-370) şu sözleriyle psikiyatri ve ruh sağlığının da temel felsefesini özetlemiştir: "İnsan bilmelidir ki neşe, hoşnutluk, gülme, sporlar, acı, üzüntü, karamsarlık ve matem yalnızca beyinden gelir."
Psikofizyoloji, psikofarmakoloji, psikonörokimya alanındaki gelişmeler sayesinde son yüzyılda özellikle de son 35-40 yıldır psikiyatrinin bilimsel temelleri ortaya konmuştur.
Psikanaliz, psikoterapiler, psikofarmakoterapi, hipnoterapi, psikoloji, klinik psikoloji, sosyal antropoloji, sosyoloji gibi medikal ve paramedikal birçok bilim ve yaklaşım psikiyatri içinde harmanlanmıştır.
Hekimlik ve psikiyatri insanlık tarihi kadar eskidir. Antik çağlarda hastalıklar doğaüstü zararlı ruhlara bağlanmıştır. Kötü ruhları kovarak hastalıkların iyileşeceğine inanılıyordu. Hastalıkların, korku ve bunaltıların sebebi olarak gösterilen büyüsel düşünce, aynı zamanda tedavide de rol oynuyordu.
Hipokrat büyüsel düşüncenin yanına bugün bile kullandığımız histeri, melankoli gibi çağdaş terimleri katarak bilimsel tıbba ön ayak olmuştur. Hipokrat ilk kez ruhsal faktörlerin yanında organik patolojileri de fark etmiştir.
Eski Yunan ve Roma dönemlerinde bugünkü çağdaş psikiyatrinin temel uğraşı noktası olan psikoterapilerin ilk olarak kullanıldığını biliyoruz. Bergama'daki Aesclapion tapınağındaki yazıtlar, bugünkü biçimde psikoterapi, rüya analizi, psikodrama, okuma-resim gibi uğraşı metodları, çamur terapileri ve çeşitli telkin metodlarının uygulandığını göstermektedir.
Ortaçağ'ın karanlık ortamında en kötü günlerini yaşayan ruh hastaları toplumdan dışlanmış, korkunç işkencelere maruz kalmışlardır.
17. yüzyıldan itibaren Avrupa'da bilimsel çalışmaların ilerlemesi üzerine ruh hastalıkları hekimlerin görevlerinden biri olarak tescillenmiştir.
18. yüzyılın sonlarında Fransız hekim Pinel ilk planlı psikoterapi ilkelerini ortaya koyarak, çağdaş psikiyatrinin babası olmayı hak etmiştir. Psikiyatrist Pinel'in psikoterapi uygulamaları ruh hastalarını zincire vurulmaktan kurtarmıştır.
19. yüzyılda Alman, Fransız, Avusturya ve İsviçreli ruh hekimleri Morel, Magnan, Liebault, Pierre Janet, Meynert, Kahlbaum, Kraepelin, Freud, Jung ve Adler ve diğerleri çağdaş psikiyatri alanında önemli tezler yaratmışlardır.
Yine 19. yüzyılda Fransa'da Liebault, Bernheim ve Charcot hipnoz ve hipnoterapi üzerinde büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir.
Freud'un psikanalitik yaklaşımı ve onunla aynı dönemlerde yaşayan Rus fizyolog Pavlov'un koşullandırma-koşullu tepki kuramları psikiyatri, psikoloji ve psikosomatik hastalıklara yaklaşımlara yeni boyutlar kazandırmıştır. Psikanalitik yaklaşımların yanına eklenen davranışçı kuramlar, psikoterapileri çeşitlendirmiş ve bireye özgü yaklaşımlar çoğalmıştır.
Günümüzde psikiyatri ruh hastalıklarının tanılarını koyup değerlendiren aynı zamanda uygun metodlarla (ilaç tedavisi, psikoterapi, hipnoterapi gibi) tedavilerini yönlendiren çağdaş bir tıp dalıdır.
Psikiyatrist ise 6 yıllık tıp eğitiminin ardından 5 sene ruh hastalıklarının teşhis ve tedavisi, ayrıca ruh sağlığının korunması konusunda uzmanlaşmış bir tıp doktorudur. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre her türlü teşhisi koyarak, buna uygun tedaviyi (farmakoterapi, psikoterapi, hipnoterapi) seçme ve uygulama yetki ve sorumluluğu psikiyatri uzmanlarınındır.