Depresyon Çeşitleri ve Distimi
Major depresyon haricinde farklı depresyon çeşitleri bulunur ve bunlar psikiyatride depresyon alt tipleri olarak sınıflandırılır. Bu yazımızda depresyonun farklı çeşitlerinden söz edecek, depresyon çeşitleri nelerdir sorusunu yanıtlayacağız.
Distimi:
Distimik bozukluk ismini de alan distimi, kronik seyirli ve hafif şiddette bir depresyon tablosudur.
Distimi deyince genellikle kederli, karamsar, içe dönük bir yapıda, yetersizlik ve değersizlik duygularının yoğun olarak yaşanması akla gelir. Toplumda görülme sıklığı %10’ lara ulaşan distimi Hipokrat’ ın “melankolik mizaç” kavramıyla uyuşmaktadır. Birçok psikiyatrik kaynak distimide tablonun depresif kişilik yönüne vurgu yapar.
Distimik depresyon olgularının önemli kısmı kendiliğinden yardım istememekte, klinik tablonun hafifliği nedeniyle tedavi almamaktadır.
Son yıllarda nörotik kişilik yapısı ve depresif karakter tanımlarından uzaklaşılarak, biyolojik temelli bir affektif bozukluk olarak kabul edilen distimi, distimik bozukluk adını almıştır. Distimik depresyon ile majör depresyon belirti ve seyirleri çoğu kez örtüşmekte, %50 vaka birlikte görülmektedir.
Günümüzde distimi tanımı, en az iki yıl süreyle ve hemen her gün boyunca süren depresif bir duygu durumunu tarif etmektedir. Çocuk ve ergen depresyonlarında bu süre bir yıldır.
Distimi belirtileri genellikle ergenlik döneminde veya erken yetişkinlik çağında başlar ve kadınlarda erkeklerin yaklaşık iki katı daha sık gözlenir. Ergenlik depresyonunda ilk belirti okul performansında düşmedir. Sosyal geri çekilme, utangaçlık, irritabilite, hostilite (öfke, düşmanca duygular besleme, direnç gösterme) ve ebeveynlerle çatışma sıktır. Benlik saygısı düşüklüğü, sosyal becerilerde kısıtlılık, yetersizlik hisleri ve pesimizm (kötümserlik), arkadaş ilişkilerinde sorunlar sıklıkla yaşanır.
Distimik bozuklukta iki yıllık dönem içinde belirtilerin tamamen iyileştiği dönem hiçbir zaman iki aylık süreyi aşmaz. Distimik hastalar güvensiz, isteyici ve yakınmacıdırlar. Sorumluluktan kaçarken, başarısızlık durumlarında başkalarını suçlama eğilimindedirler. Bu bireylerde alkol ve madde kullanımı sıktır. İş kaybı ve işte verimsizlik, mesleki işlevsizlik çok görülür. Reddedilmek bu hastalar için çok acı vericidir.
Kronik majör depresyonlar distimi ile birlikte görülebilir. Aynı anda hem distimi, hem de majör depresyonun bulunduğu durum çifte depresyon adını alır.
21 yaşından önce başlayan distimiler erken başlangıçlı, daha sonra başlayanlar ise geç başlangıçlı olarak sınıflandırılır. İki yıllık dönem içinde 1-2 haftalık düzelme ya da şimdi sayacağımız özelikler bulunursa atipik distimi denir. Atipik özellikler gösteren distimilerde olumlu olaylara tepki olarak duygu durumunda düzelme izlenebilir ya da belirgin kilo alımı, aşırı uyuma, kol ve bacaklarda ağırlık ve kişilerarası ilişkilerde reddedilmeye aşırı duyarlılık gibi belirtilerden en az ikisi bulunur.
Diştimi, majör depresyona göre daha erken yaşlarda başlar. 6-13 yaş arasında başlama oldukça sıktır. Bu çocuklar ileri dönemlerde büyük olasılıkla majör depresyon geliştireceklerdir.
Distimi tedavisinde antidepresan ilaçlar ilk tercihtir. Bir çok vakada majör depresyon tedavisindeki dozlardan daha yüksek kullanmak gerekir. Kadın cinsiyet ve anksiyete düzeyi düşük olanlarda tedaviye yanıt daha iyidir. İlaç tedavisine yanıt vermeyen distimi olgularında kişilik bozukluğu bulunma oranları yüksektir.
Distimi tedavisi hiçbir zaman sadece antidepresan ilaçlar ile kalmamalı, psikoterapi ve psikososyal tedavilerle desteklenmelidir.
Distimi tedavisinde psikoterapi temelde kişisel ve toplumsal becerilerin arttırılmasına yönelik yapılır. Çevreye karşı öfke tahammülsüzlük uzun süren depresyonun sonuçları olup, psikoterapide üzerinde hassasiyetle durulacak konulardandır.
Bilişsel davranışçı terapi ve kişiler arası yönelimli psikoterapiler ile distimi olgularında %50’ ye yakın olumlu yanıt alınır. Otomatik olumsuz düşünceler, mantıksız düşünceler, kişilerarası yaşantılar ile duygu durumları arasındaki ilişkiyi tanıma becerisini kazanma bu psikoterapilerin temelini oluşturur. Hastaların bireysel bir psikoterapiye devam ederken grup terapisi almaları da olumlu olacaktır.
Fakat gerek ilaç tedavileri, gerekse psikoterapiye alınan yanıtlar, distimilerde hemen her zaman kronik olmayan depresyon grubuna göre daha kötüdür.
Başka türlü adlandırılamayan depresif bozukluklar:
- Premenstrüel disforik bozukluk, menstrüel siklusların çoğunda gözlenir. Luteal fazın son evresinde ortaya çıkar, menstrüasyonun başlamasıyla birkaç gün içinde düzelir. Belirgin bir depresif duygu durum, anksiyete ve duygulanımda dalgalanma ile karakterizedir.
- Minör depresif bozukluk, en az iki haftalık depresif belirtilerle karakterize olsa da, majör depresif bozukluk tanısı için gerekli olan en az 5 depresyon belirtisinden daha azı mevcuttur.
- Tekrarlayıcı kısa depresif bozukluk, en az 5 major depresyon belirtisini karşılasa da, belirtisi süresi 2 gün ile 2 hafta arasında sınırlıdır. Ayda en az bir kez olarak yıl boyunca tekrarlar.
- Şizofreninin postpsikotik depresif bozukluğu
- Sanrılı bozukluk v.b. ile binişen depresyonlar
Uzamış yas:
Üzüntü, ağıt, anksiyete, uyku bozukluğu, kötü rüya görme, normal etkinliklere ilgi azlığı ile karakterize normal yas bulguları zamanla azalıp kaybolması gerekirken ağırlaşır ve kişinin işlevselliğini bozar hale gelir. Suçluluk duyguları, değersizlik düşünceleri hakimdir.
Atipik depresyon:
Duygu durumda tepkisellik hakimdir. Bu, şu anlama gelir. Olumlu olaylar karşısında duygudurum düzelir. Genellikle akşamları daha kötü hissederler.
Bunun yanında belirgin iştah artımı ve kilo alımı, kollarda ve bacaklarda külçe gibi ağırlık hissi, kişilerarası ilişkilerde reddedilme, beğenilmeme, eleştirilme karşısında aşırı duyarlılık belirtilerinden en az iki tanesi bulunmalıdır. Cinsel sorunlar sık ortaya çıkar.
Mevsimsel affektif bozukluk:
Son 2 yılda iki mevsimsel atak vardır. İştah artışı, şekerli gıdalara düşkünlük, kilo alma ve aşırı uyuma gibi atipik özellikler görülür. Olgularda sabah düşmesi gereken melotonin salgısının 2 saat geciktiği saptanmıştır. Antidepresan ilaçlar ve ışık tedavisine olumlu yanıt alınır.
Karışık anksiyete ve depresyon:
Depresyon belirtilerine sürekli dolaşma isteği ve huzursuzluk ile karakterize kaygı düzeyinde artış eşlik eder. Endişe, çabuk ağlama, uykusuzluk, kötü şeyler olacağı beklentisi tipiktir.
Reaktif depresyon:
Çevresel stres etkenleri ile bağlantılı olan depresyonları tanımlar.
Postpartum (lohusalık) depresyonu:
Doğum sonrası 4 hafta içinde başlayan depresyon olguları puerperal (postpartum) depresyon olarak kabul edilir.
Annelik hüznü, gebelik hüznü ya da bebek hüznü denen en hafif tablo kolay ağlama, depresif bulgular, anksiyete ve letarji ile karakterizedir.
Doğum sonrası 3-4. günlerde başlayan gebelik hüznü (bebek hüznü), destek ve güven verme ile çoğu kez başka bir tedaviye gerek kalmadan 10 gün içinde kendiliğinden düzelir.
Lohusalık depresyonlarının ikinci tipi, doğum sonrası ilk 2-3. haftada başlar ve ağır bir tabloya neden olur. Karamsarlık, anhedoni, yetersiz hissetme benzeri tipik belirtilerle depresyon başlar. Vakaların %70’ i tedavi ile 1 yıl içinde düzelse de, bir kısmında belirtiler hafifleyerek de olsa kalır.
Doğumdan sonra ilk 3 ayda ortaya çıkabilen üçüncü tipe ise konfüzyon, hezeyan ve sanrıların hakim olduğu klasik ve ağır bir depresyon görülür. Ancak tedaviye yanıt iyidir.
Annenin önceden depresyon geçirmiş olması, istenmeyen bebek, annenin gebeliğe zihnen hazır olmaması, çocukla ilgili sağlık sorunlarının çıkması, bebeğin aileye getireceği olası olumsuz katkıların varlığı, boşanma olasılığı ya da anne-baba arasında geçimsizlik durumlarında lohusalık depresyonu (postpartum depresyon) riski artar.
Kotard sendromu:
Melankolik depresyonun psikotik belirtilerle seyreden ağır bir formudur. Olumsuz düşünceler hezeyan halini almıştır. İç organlarının çürüdüğü, kendisinin dünyada mevcut olmadığı algıları gibi somatik ve nihilistik hezeyanlar sıktır.
Suçluluk hisleri de hezeyan halindedir. Hasta işlediği büyük suç ve günahlardan dolayı büyük eziyetlere uğrayacak, hatta onunla birlikte çevresindekiler ve tüm dünya da cezalandırılacaktır. Yaşam boyu bu ıstırabı çekecek, hatta hiç ölemeyip sonsuza dek dünyada acı çekecektir.
Bu hastalarda boğazını kesme, cinsel organını kesme gibi kendine zarar verici eylemler veya gerçek intihar girişimleri sıktır.
Yaşlılık dönemi depresyonları:
65 yaş üzerinde depresyon sıklığı %25’ i bulabilmektedir. Yaşlılarda depresyon bazen ciddi nörolojik bir hastalığın öncü belirtisi olabilir.
Yaşlılık çağı depresyonlarında deprese duygu durum daha az gözlenirken somatik ve bilişsel belirtiler daha sıktır. Uykusuzluk, ilgi azlığı, bunaltı, paranoid düşünceler, kompulsif belirtiler tabloya hakimdir.
Yaşlılık dönemi depresyonlarının tedavisinde serebrovasküler hastalıklar mutlaka araştırılmalı ve bu yönde aktif bir tedavi uygulanarak vasküler depresyon etkisi azaltılmalıdır.
Psikiyatrist ve Psikoterapist Dr. Emine Filiz Uluhan, Lara, Muratpaşa, Antalya.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Depresyon Tedavi Merkezi Antalya.